Abdurrahman Dilipak
Şiilik din mi, mezhep mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir süre önce gündeme taşıdığı bir konu var: Şiilik ya da Sünnilik din mi, mezhebi bir tercih mi?
Konu dönüp dolaşıp “Fırka-i Naciye”, “hak mezhep”, “İmamet” ve “Hilafet” meselesine gelip dayanır..” İslam eşittir” diye bir mezhep, ideoloji, siyaset olabilir mi? Kim ki dine bir şey ekler ya da ondan bir şey çıkarırsa kişi eklediği ve çıkardığı ile baş başa kalır.” Kitap “din büyüklerinizi İlah ve Rab edinmeyin” der. Hristiyanlar Hz. İsa’ya, Yahudiler Üzeyir aleyhisselama uluhiyet isnat ettikleri için yoldan çıktılar..
“Fırka-i Naciye hangi mezhep” diye bir soru sorulmaz, hangi mezhepten olursa olsun, namaz kılan, oruç tutan, hacca giden, zekat veren, Allah’a ve ahiret gününe iman eden, Allah’a, resulüne kitabına iman edenlerden kimlerse, tevhid yolunda, ihlasla rızai ilahi yolunda ilerliyor ise onlar kurtuluşa erenlerden olacaktır.. “Onlar hangi mezhepten” diye bir şey yok. “Hak Mezhep” diye bir kategori yok. Allah, resul ve kitab çizgisi içindeki her mezhep makbuldür. Mezhep muhkem nas ile sabit bir konuda içtihad olmaz. İçtihad olmayan bir konuda ise mezhep olmaz. Mezhep ihtilaflı konularda olacağı için şu haktır-şu batıl denmez. İhtilaflı olan hiçbir şey Hak kategorisinde değerlendirilmez. Batıl olabilir çünki verilen hüküm “usul”e ya da “nas”sa mugayir olabilir.. “Nas”sa mugayir olmayan birden fazla görüş olabilir. Özellikle de müteşabih ayetler zaten zaman, mekan ve olay, kişi bağlamında kendi içinde farklılık gösterebilir. Burada önemli olan usul ve Kur’an-ı Kerim’in külli kuralları ve Sahih olan Nebevi sünnete aykırı olmamasıdır..
Şiilik de Sünnilik de aslında mezhepler topluluğunu ifade eder.. Şia’da, Şia-yı mufaddıla, Şia-yı Gulat, Şia-yı Se’bbe gibi, Sünni alimlere göre kategoriler vardır.. Şia-yı mufaddıla da İmamiye, Zeydiye, Caferiye gibi mezheplere ayrılır.. İmamı Caferi Sadık, İmamı Azam’ın hocası ve üvey babasıdır.. Hanefilikle Caferilik arasındaki en temel fark İmamet, Hilafet ve Rey taraftarlığı ile Masumiyet ve Nübüvvetin devamı ile ilgilidir.. Mesela Zeydilerin Şafilere yakınlığı Caferiliğe yakınlığından fazladır. Ya da genel olarak Zeydilerle Şafiler arasındaki Fark kadar Hanefilerle Şafiler arasında fark var.. Yemen Zeydi mesela.. Eğer Şii diye kabul etmeyeceksek; İslam birliği, vahdet nasıl sağlanacak?.
Şia da imamet farklı bir yapı. 12 imam da masum kabul ediliyor, hatta Nübüvvetin devamı gibi, veresetül enbiya olarak kabul ediliyor.. Hz. Ali’nin temsil ettiği, imamet ve ehli beyt misyonu ile ilişkilendiriliyor.. Bir de gayb imam meselesi var tabii.. Bu ve buna benzer birtakım ihtilaflar sözkonusu.. Bunların bazıları Sünniler arasında da olduğunu ya da aynı şekilde Şia’nın kendi içinde de olduğunu görmek gerek..
Sünni gelenek de kendi içinde çoğul. Sadece 4 mezheple kalmaz. Şia penceresinden bakınca Selefiler, Mutezile, Mürcie daha bir sürü alt başlık bulunabilir. Maturidi ve Eş’arilik gibi mektepler de var.
Türkiye açısından Alevilik, Bektaşilik, Ehlibeyt mektebi, Kızılbaşlık gibi çok farklı akımlardan da söz edilebilir.. Bu ayrıntılara, tartışmalara da girmek istemiyorum. Aleviliği İslam dışı, Hz. Ali’den bağımsız bir kült olarak kabul eden grublar da var. Hatta bırakın İslam dışı olmayı, din dışı akımlardan da söz etmek mümkün. Ben daha çok Kur’an ve nübüvvet eksenindeki ana akımdan söz ediyorum.. Ana akım İslam toplumu da kendi içinde Sünni ve Şii diye, İmamet ve Hilafet, Masumiyet ve ehli rey ekseninde iki ana gruba ayrılmış gözüküyor.. Sosyolojik ve politik anlamda Sünni akım Şia’ya göre %90’a yakın bir çoğunluk ifade ediyor.
Şia toplumunda da, Sünni toplumunda da dinden habersiz bir sürü insan var. Maalesef insanlar bunlara İslam’ı tebliğ etmek yerine namaz kılıp oruç tutanlar birbiri ile uğraşıyor..
Türkiye’de Şii Müslümanların kendi mescidleri var. Diğer camilerde birlikte ayrı ayrı ibadet edebildikleri gibi, ayrı mescidlerde de ibadet edebiliyorlar. Ama maalesef İran’da ya da Şii topluluklarda Sünnilere aynı anlayış ve kolaylık gösterilmiyor. Şii topluluklar genel anlamda bu konuda daha fanatik. Ama geçen gün bu konuda İran’da önemli bir gelişme yaşandı.. Cuma ve Bayram namazlarının toplu kılındığı İran’da Sünni vatandaşlara ait bazı mescidlere bayram namazı izni verilmemesi üzerine İranlı 18 milletvekili konuyu Meclis’e taşıdı. İran İş Haber Ajansı›na (ILNA) konuşan reformcu milletvekillerinden Mahmud Sadıki, “Tahranpars gibi bazı mescidlere Ramazan Bayramı namazı izni şu ana kadar verilmedi. Bu kısıtlamalar daima Şii ve Sünnilerin birliğine vurgu yapan Rehber’in (Dini lider Ayetullah Ali Hamaney) emirlerine aykırıdır” dedi. Son zamanlarda Tahran’a bağlı İslamşehr ilçesindeki Sünni mescidinin faaliyetlerinin durdurulduğunu da belirten Sadıki, bu mescide de bayram namazı izni verilmediğini aktardı.
İmam Humeyni zamanında Tagrib hareketi ya da iki mezhep topluluğu arasında yakınlaşma, diyalog ve işbirliğinin zemini oluşturulmaya çalışılmış ama onun vefatından sonra bu çabalar canlılığını kaybetmişti. Özellikle Irak ve Suriye’de yaşanan olaylardan, Yemen’deki Husi ayaklanması ve DAEŞ benzeri yapıların devreye girmesi ile bu süreç tamamen akamete uğramıştı.
Meclis’e sunulan söz konusu dilekçede, İran devriminin öncülerinden Murtaza Mutahhari’nin oğlu Tahran milletvekili Ali Mutahhari’nin de olması önemli. Doğru yönde ileri doğru atılan bu adımlar küçük ama önemli. Sembolik bir anlam taşıyor.. Sadıki, konuyla ilgili 18 milletvekilinin imzasıyla Meclis’e sunduğu dilekçede, ülkedeki tüm mezheplerin kendi geleneklerine göre ibadet özgürlüğünü garanti altına alan Anayasa’nın 12’nci maddesine işaret ediliyor. Sadıki ülkedeki Sünni vatandaşların anayasal haklarının kısıtlanmasının bölgedeki mezhepçilik hareketleri göz önüne alındığında ülkenin milli güvenliğine de aykırı olduğunu söyledi ki, bu da önemli bir tesbit.
İran, tek İslam var, o da Şiilik mantığı ile sorunu çözemez.. Ya da Sünni dünya da aynı şekilde.. Unutmayalım ki, bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatini Allah bize öbür dünyada gösterecektir.. Belki yakınlaşırsa, İslam’ı anlama ve sorumluluklarımızın gereğini yapma konusunda birbirimizden öğreneceğimiz, birbirimize öğreteceğimiz nice güzellikler vardır. Beştepe’nin mesajından sonra Tahran’dan gelen bu haber güzel bir cevap oldu. Selâm ve dua ile.