Taha Kılınç
Sabır, merhamet, gıybet..
Cenab-ı Peygamber 'aleyhissalatü vesselam' bir müşriki karşısına almış, ona İslamiyeti anlatıyordu. Her anlatışta o müşrik, cenab-ı Peygamberle alay ediyor, inkâr ediyordu. Bu, bir müddet devam etti.
Hazret-i Ömer 'radıyallahü anh' dayanamadı, kılıcı aldı, geldi.
Ya Resulallah, yeter bu kadar, destur, dedi.
Hayır ya Ömer, git yerine otur, buyurdular.
Hazret-i Ömer gitti, yerine oturdu. O yine, nasihat etmeye devam etti. Müşrik yine inkâr etti, alay etti; ama kalkıp gitmedi. Bu ne kadar sürdü belli değil.
En sonunda o müşrik; pes ya Resulallah, bir kimseye bu kadar da sabırlı olunmaz. Muhakkak ki senin dinin haktır. Yoksa bu kadar tahammül etmezdin deyip, halisane bir niyetle kelime-i şehadet getirip, tam bir Müslüman oldu.
Cenab-ı Peygamber hazret-i Ömer'i çağırdı,
''Ya Ömer, eğer sana peki deseydim, bu, ebedi Cehennemlikti. Oysa şimdi kardeşiniz oldu. Ben bu dini iki şeyle yaydım. Sabır ve merhamet'', buyurdular.
Hazret-i Peygamber sabır ve merhametle İslamiyeti yaydı. Bu size lazım, sizin için çok önemli. Onun için anlattım. Siz sabırlı olacaksınız. Benden bu kadar diyemezsiniz. Sabırla, şefkatle devam edeceksiniz. Kızgın insan, başarılı olamaz. Kızmak, başarıya tamamen engeldir. Kindarla dindar bir arada olamaz. İki zıt şey bir arada bulunmaz. Siz, toprak olacaksınız. Her türlü bitki, çiçek, meyve, topraktan olur, topraktan yetişir. Toprak,beni çiğnediler diye kızıyor mu? Kokan güller bu toprak üzerinde yetişiyor.
Siz, hem merhametli, hem de sabırlı olacaksınız. Külli şey'in kahr. Bütün üzüntüler, sıkıntılar, kahır, stres, bu dünyadadır, sonunda da burada kalacak, ahirete gitmeyecektir. Ama sevgi, muhabbet, bu dünyadan bizimle beraber ahirete gidecektir. İki zıt şey bir arada bulunmaz, yan yana gelmez. Dünya ile ahiret, birbirinin zıttıdır. Sevmenin mazereti, kusuru, yanlışı, doğrusu olamaz. Sevgi, yok olmaz. Adama niye seviyorsun diye sorulmaz. Sevene hiç hesap soranı duydunuz mu?
-- Nuh aleyhisselam zamanında "tufan" olup, bütün dünyayı su kapladı. Yeryüzünde bulunan insanların ve hayvanların hepsi boğuldu. Fakat Nuh aleyhisselam ile gemide bulunan müminler kurtuldu. Nuh aleyhisselam gemiye binerken, her hayvandan birer çift almış olduğundan, hayvanlar da, bunlardan üredi. Nuh aleyhisselamın gemide, Sâm, Yâfes ve Hâm olmak üzere üç oğlu vardı. Şimdi yeryüzünde bulunan insanlar, bu üçünün soyundandır. Bunun için, Nuh aleyhisselama "ikinci baba" denir.
Seyyid Fehim hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:
Bir gün köyümden çıktım Arvas'a gidiyordum. İki köy arasında uzunca bir dere vardı. İnsanlar o dereden geçip giderlerdi evlerine. Ben Arvas'a giderken biri de Arvas'tan bu tarafa geliyordu.
Derken karşılaştık. Ve selâm verdik birbirimize. Yanında hanımı da vardı.
O esnada şeytan vesvese verip; "Dön de bir bak şu güzel kadına!" dedi.
Şeytana aldandım. Ve dönüp baktım. Ama arkadan bakmıştım. Yüzünü görmedim.
Nihayet Arvas'a vardım. Seyyid Fehim hazretleri beni görür görmez; "Müslüman, arkadan olsa bile, harama bakmaz!' buyurdu.
***
Seyyid Fehim hazretleri heybetli bir zattı! Sevimli, nurlu yüzlü ve vakar sâhibiydi. Gölgesini bile gören; "Bu, Allahın velîsidir." derdi.
Her ilimde mahirdi. Tefsirde, hadiste, fıkıh ve tasavvufta...
Hatta; sanat, ziraat ve siyasette... Van valisi, çözülmez zannettiği meseleleri ona sorardı. Hükümdar olsaydı, onun gibi bir hükümdar bulunmazdı dünyada.
Ömründe cemaatsiz namaz kılmamış, bir tek teheccüd namazını kaçırmamıştır.
Gıybet, bir Müslümanın veya gayr-i müslimin gizli bir kusurunu, arkasından söylemektir. Gıybet etmek haramdır, büyük günahlardandır. Bir kimseyi kötülemek gıybet olur. Gıybet ve iftira söylemek, büyük günah olduğu gibi, bunları dinlemek de haramdır.
Gıybet, insanın sevaplarının azalmasına, başkasının günahlarının kendisine verilmesine sebep olur. Bunları, her zaman düşünmek, insanın gıybet etmesine mani olur. Gıybet, üç türlüdür:
Birincisinde, ben gıybet etmedim, onda bulunan şeyi söyledim, der. Böyle söylemek, küfür olur. Çünkü, harama, helal demiş olur.
İkincisinde, gıybet olunana duyurmaktır. Büyük haram olur. Tövbe etmekle affedilmez. Onunla helalleşmek de lazım olur.
Üçüncüsünde, gıybet olunanın bundan haberi olmaz. Tövbe ve istiğfar etmekle ve ona hayır dua etmekle affolur.
Yanında gıybet yapıldığını işiten kimse, buna hemen mani olmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Din kardeşine, onun haberi olmadan yardım eden kimseye, Allahü teâlâ dünyada ve ahirette yardım eder.)
(Yanında, din kardeşine gıybet edilince, gücü yettiği hâlde ona yardım etmeyen kimsenin günahı, dünyada ve ahirette kendisine yetişir.)
(Bir kimse, dünyada din kardeşinin ırzını korursa, Allahü teâlâ, bir melek göndererek, onu Cehennem azabından korur.)
Gıybet yapılırken, orada bulunan kimse, korkmazsa, söz ile, korkunca, kalbi ile reddetmezse, gıybet günahına ortak olur. Sözünü kesmesi veyahut kalkıp gitmesi mümkün ise, bunları yapmalı. Eliyle, başıyla, gözüyle menetmesi kâfi gelmez. Açıkça, sus, demesi lazımdır.
Gıybet etmenin kefareti, üzülmek, tövbe etmek ve onunla helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek, riya olur, ayrı bir günah olur. Ölmüş olanı ve gayr-i müslimi gıybet etmenin de, haram olduğu İbni Âbidînde yazılıdır.
Kurban bayramı yaklaşıyor kimlerin kesebileceğini belirtelim.
İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar malı, parası bulunan her Müslümanın, fıtra vermesi ve kurban kesmesi vacip olur. Fıtra ve kurban nisabına malik olana zengin denir. Bunun zekât alması haram olur.
İhtiyaç eşyası demek, kıymetleri ne kadar çok olursa olsun, bir ev, bir aylık yiyecek, her yıl üç kat elbise, çamaşır, evde kullanılan eşya ve aletler, binecek vasıtası, meslek kitapları ve ödeyeceği borçlarıdır. Bu eşyanın mevcut olması şart değildir. Eğer mevcut iseler, zekât, fıtra ve kurban için nisap hesabına katılmazlar. Ticaret için olmayan, ihtiyacından artan eşya, kiradaki evler, evindeki süs eşyası, yere serili olmayan halılar, kullanılmayan fazla ev eşyası, sanat ve ticaret aletleri, burada ihtiyaç eşyası sayılmaz. Bunlar fıtra ve kurban için, nisap hesabına katılır. Oturduğu ev büyük ise, ihtiyacından fazla, kullanılmayan odaların nisaba katılmaması sahihtir.