Abdurrahman Dilipak
S-400
FETÖ’cüler meydan okuyorlardı. 22 Ağustos 2017’de Emre Uslugiller “Bir kenara not alın; RTE, S-400 falan alamaz, sıkar biraz. Eğer S-400’leri alsın ben de (…)yapmazsam en adi şerefsizim” gibi yüksek perdeden yeminler ediyorlardı.
Kendilerinden çok emindiler. Çünkü “Kâinat imamı” öyle buyuruyordu. Bu ilahi bir planın ifadesi anlamına geliyordu. Tanrı ve onun yeryüzündeki temsilcisi yanılmış olamazdı! Çünkü, bu “hakikati” dile getirenler vardı. Berkley, Rubin gibi CIA elemanları yanılmış olamazdı. Çünkü ne Rusya, ne Çin, ne de Türkiye, ABD’nin iradesine karşı çıkamazlardı. Çünkü onlar yeryüzünde “Tanrı’nın jandarması” idiler!
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson Türkiye’nin S400 füze sistemi kurması rahatsız edici. Anlayacağınız “beyaz adam rahatsız”. Bu arada “sahibinin sesi” konuşuyor: “Savaşa mı giriyoruz, S-400’e ne gerek var.”
Kimilerine göre, S-400 anlaşması “Ankara’nın ‘Düşman’ tanımının da değiştiğini gösteren önemli bir işaret.”
Türkiye FETÖ, PYD ve DHKP-C üzerinden ABD, batılı ülkeler ve NATO’nun samimiyetini sorguluyor. Batı da Türkiye’nin batıya sadakatini! Batılılar şimdiye kadar olduğu gibi “Tom Amca sadakati” bekliyorlar.
Türkiye’ye karşı birileri “topyekun savaş”a hazırlanırken, birileri de bunu fırsata dönüştürmek istiyor.. Topyekûn savaş cephesi belli. Fırsatçılarsa Barzani ve PKK/PYD. İsrail de bu girişimi açıkça destekliyor. Aslında ABD de gizlemiyor. AB ülkeleri, NATO da bu teröristleri sahipleniyor.
Bu arada; Katalanların bağımsızlık referandumu ile Barzani’nin bağımsızlık referandumu aynı zamana denk geldi. Burada da AB’nin yine çifte standartlı olması sözkonusu.
S-400 sadece bir füze değil, diplomatik bir füze olarak, daha ateşlenmeden etkisini göstermeye başladı bile. Fransız Le Figaro’dan Pierre Avril “Türkiye S-400 anlaşması ile Bağımsızlık yönünde bir adım attı. Erdoğan artık Batı’ya bağımlı bir lider değil”. Evet, artık “Hayır” diyebilen bir Türkiye var. Karar verirken Washington, Londra, Brüksel, Berlin ne der diye sağa-sola bakmıyor.
Rus dış politika uzmanı Oleg Glazunov, “Türkiye S-400 anlaşması ile NATO’daki müttefiklerinden bağımsız bir rota izlemeye başladı. Bu önemli ve büyük bir adım”. İngiliz Times yazarı Richard Spencer “Türkiye görülüyor ki, S-400 anlaşması ile ABD’den bağımsız bir politika izlemeye başladı” diyor.
Bu durum batılıların alışık oldukları bir durum değil. Bizim “Tom Amca” olmamızı, Stockholm Sendromu dedikleri bir durum var hani, bizden bekledikleri şu: “Kasabın bıçağını yalayan koyun” olmamızı, celladımıza aşık olmamızı istiyorlar.
Almanya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Martin Scahafer de aynen Emre Uslu gibi düşünüyor. Belki de aynı kaynaktan besleniyordur. Zihniyet ikizi bunlar. Türkiye’ye düşman biri ile Türkiyeli biri aynı zeminde buluşabiliyor. Aynı yerden besleniyor ve aynı yere hizmet ediyor olabilirler.. FETÖ işte böyle bir şey. Scahafer diyor ki: “S-400 anlaşması gerçekten imzalanmış olamaz. Ciddiye almıyoruz.”
Firavun: “Ben size izin vermeden, O’na inanıyorsunuz öyle mi?” diyordu ya, bugün batılı “müttefiklerimiz”in söylediği de bunun bir benzeri.
Kendileri her haltı yemekte serbest, bize karşı her türlü haksızlığı yapabilirler, ama biz her hâlükârda onlara itaat etmemiz gerekiyor. PKK’ya, PYD’ye silah verecekler ses çıkartmayacağız, DHKP-C’li tetikçileri himaye edecekler sesimizi çıkartmayacağız, DEAŞ örneğinde olduğu gibi kendi işledikleri cinayetlerin suçunu bize yıkacaklar boynumuzu bükeceğiz. Bizim dinimiz, imanımız, tarihimiz, kültürümüz, geleneğimiz, ekonomimiz, dilimiz üzerinde diledikleri gibi davranacaklar ses çıkartmayacağız. Darbe yapacaklar, darbelere ve FETÖ örneğinde olduğu gibi darbe ve darbecilere her türlü desteği verecekler, yardım ve yataklık edecekler, onları himaye edecekler ses çıkartmayacağız öyle mi?
S-400 anlaşması aslında bugün yurt içinde ve yurt dışında tam bir Turnusol görevi görevi görüyor: “Barika-i hakikat” ve kim kimdir, bu “müsademe-i efkar” vesilesi ile ortaya çıkıyor. Dünya, “Türkiye’nin ABD ve NATO’ya ‘Hayır’ diyerek kendi yoluna devam etmesi, ‘Bağımsız Türkiye’ olmak adına, bütün dengeleri altüst edecek önemli bir gelişme” olarak uluslararası camiada dikkatle izlenirken; işe bakar mısınız, CHP genel başkanı “S-400’e ne gerek var?”diyebiliyor. Hem de birileri, denizden ve karadan, dört bir yandan çevremizi silahlarla kuşatırken. HDP’lilerin de gündemi çok farklı. Meral Akşener’in de. Ortaya çıkan sonuç şu, CHP, HDP ve yeni oluşum, ya da FETÖ, CHP, HDP/PKK/PYD arasında bir fark yok. “Beslendikleri, hesap verdikleri, arz-ı ihlas ettikleri loca” bir.
Sahi bu çevreler MİT TIR’ları ile ilgili olarak “kızılca kıyamet”i kopartırken, ABD’nin, İngilizlerin ve İsrail istihbaratının burnumuzun dibinde icra ettikleri faaliyetler, binlerce TIR’lık silah, mühimmad ve araç sevkiyatı konusunda neden hiç seslerini çıkartmazlar. Halkın nazarında “bunlar beraber çalışıyorlar”. Bölgeyi sürekli takip eden çevrelere göre DAEŞ de, bu çevrelerin işgal operasyonun bir parçası olarak icad edildi.
Bu işler böyledir. Kendileri Halk Bankası Genel Müdürünü tutuklayabilir, ama biz onların gazeteci kılıklı, ya da papaz kılıklı ajanlarını gözaltına alacak olursak kızılca kıyamet kopar!.
Bunların içerideki ve dışarıdaki adamları bu operasyonlarla suçüstü oldular.
S-400’ler daha teslim edilmeden etkisini gösterdi bile. Hem zaten yakın gelecekte bu silahları dışarıdan almaya gerek kalmayacak. Hani derler ya “Kötü komşu insanı kap-kacak sahibi yapar”mış! Bizim “Kötü müttefiklerimiz” düşünsün! Selam ve dua ile..