Abdurrahman Dilipak
Ötekilere!
“Bozgunculuk yapmayın” dediğimizde, “biz ıslah edicileriz” diyorlar..
“İnananların inandığı gibi siz de inanın” dediğimizde, “o gericiler gibi mi yani” diyorlar..
İyi bilin ki, onlar inkarcıların, bozguncuların ta kendileridir. Gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmezler.. Hani o inkarcılara gelince, madem Allah’ın kitabından razı değilsiniz, bari elinizdeki kitaptaki yazılanlara uysaydınız!
Hele o namaz kılıp da kamu malına el uzatanlar, kamu görevlerini ehliyet ve liyakat’ın dışında yandaşlarına verenler yok mu? Onların kıldıkları namazların kendilerine bir faydası olmayacak. Mekke-i Mükerreme’ye “turistik seyahat”(!) yaptıkları içinde günahları bağışlanmayacak! “Kazan - kazan”, “al gülüm, ver gülüm”, “Himmet” verip, “Himmet ve şefaat”ine sığındıkları hocaları da kendilerini kurtaramayacak! Zira Allah cahil ve zalim bir topluluğa yardım etmeyecek! Hele o, cami avlusunda rüşvet pazarlığında, eşi ile kendi için 5 yıldızlı umre pazarlığı yapanlar var ya! Veyl olsun onlara! Namazda sağına selam verdiğinde yanında, kendinden rüşvet alamadığı için işini yapmayan bürokratı gören yaşlı adamı ağlatan bürokrata yazıklar olsun. Vay “o” “ihvanuşşeyatin” olup da, namaz kılanların, umreye gidenlerin haline!
Keşke bizim yazılı yasalardan önce ve öte, fıtratımızda varolan yasalara uygun davranabilsek. Ülkemizin de yazılı olmayan yasaları olsa mesela, güneşin doğuşu, gün batımı, ilkbahar, yaz, sonbahar, kış gibi.. Edep-ahlak gibi mesela. Uygarlık biraz da yazılı yasaların satır aralarında değil, insanların yanakları, alınlarında, gözlerinin ferinde gizli olsa.
Şu Anayasa tartışmalarında yasa yapanların halini gördünüz, bunların kim oldukları ortada iken, bunların yaptıkları da kendi akıl ve ahlaklarının eseri olacaktır, korkarım.
Siyaset adamımız, ilim erbabımız, bürokratımız, sanatçımız, tüccar ve sanayimizin hali bu olunca, sonuçta tencere yuvarlanacak, kapağını bulacaktır.
Ama ben yine de yazayım.. Hani, Kur’an-ı Kerim’den ayetler yazıyoruz dinlemiyorlar.. Ötekiler ve o ötekilerin peşinden gidenler, adı, Ahmet-Mehmet, Ayşe- Fatma da olsa, onların peşinden gidenler, onların hayat tarzını benimseyenlere, benimsedikleri hayat tarzının kaynağındaki ikazlardan seçtiğim, hikmet tarzı ifadeleri sizlerle paylaşmak istiyorum, sizden rüşvet isteyenlere, torpil yapanlara hatırlatın diye!
Dinle ey İsrail, dinle ey Trump, dinle ey Merkel, Kraliçe dinle!.. Dinle ey Papa, Patrik, her kimse o!: (...) Kendisine ait olmayanı ele geçirenin, haraç alarak zenginleşenin vay haline!... (Habakkuk, 2:6), Dikkat et, para seni baştan çıkarmasın, büyük bir rüşvet seni saptırmasın. (Eyüp, 36:18), Yumurtlamadığı yumurtaların üzerinde oturan keklik nasılsa, haksız servet edinen kişi de öyledir. Hayatının ortasında serveti onu bırakır, Hayatının sonunda kendisi aptal çıkar. (Yeremya, 17:11), Havadan kazanılan para yok olur, azar azar biriktirenin serveti çok olur. (Süleyman’ın Meselleri, 13:11), Parasını Riba’ya vermez, suçsuza karşı rüşvet almaz. Böyle yaşayan asla sarsılmayacak. (Mezmurlar, 15:5), Doğrunun azıcık varlığı, pek çok kötünün servetinden iyidir. (Mezmurlar, 37:16), Sarayını haksızlıkla. yapan, komşusunu parasız çalıştıran, ücretini ödemeyen adamın vay başına! (Yeremya, 22:13), Servetini büyütmek için yoksulu ezenle, zengine armağan verenin sonu yoksulluktur. (Süleyman’ın Meselleri, 22:16), Kötü adamların evleri haksızca kazanılmış servetlerle dolu... Eksik ölçek lanetlidir. Zenginleri zorba, halkı da yalancıdır... (Mika, 6:10-12) Hileli terazi kullanan, torbasında eksik ağırlıklar olan adamı nasıl aklayayım? Kentin, Para için dostlarını satan adamın çocuklarının gözünün feri söner. (Eyüp, 17:5), Haksız kazanç bilgeyi delirtir, rüşvet karakteri bozar. (Vaiz, 7:7), İyilikseverin yararı kendinedir, gaddarsa kendi başına bela getirir. Kötü kişinin kazancı aldatıcıdır, doğruluk ekenin ödülüyse güvenlidir. (Süleyman’ın Meselleri, 11:17), (O kimse ki Rabbinin razı olduklarındandır) Kimseye haksızlık etmez, rehin olarak aldığını geri verir, soygunculuk etmez, aç olana ekmeğini verir, çıplağı giydirir. Riba’ya para vermez, aşırı kâr gütmez. Elini kötülükten çeker, iki kişi arasında doğrulukla yargılar. (Hezekiel, 18:7-8)
Evini haksız kazançla dolduranın vay haline! (Habakkuk, 2:9), Dediklerini yapmıyorlar. Ağızlarıyla istekli olduklarını açıklıyorlar, ama yürekleri haksız kazanç peşinde. (Hezekiel, 33:31), “Riba aldın, tefecilik yaptın, zorbalıkla komşularından haksız kazanç sağladın. Beni unuttun.” Hüküm sahibi olan Rab böyle diyor. (Hezekiel, 22:12), Gaddar önderin aklı kıttır; haksız kazançtan nefret edense uzun ömürlü olur. (Süleyman’ın Meselleri, 28:16), Alnı ak yaşayan kurtulur, yolsuzluk yapan ansızın yıkıma uğrar. (Süleyman’ın Meselleri, 28:18), Dürüst bir yoksul olmak, yolsuzlukla zengin olmaktan yeğdir. (Süleyman’ın Meselleri, 28:6), Haksız kazanca düşkün olanların sonu böyledir: Bu düşkünlük onları canlarından eder. (Süleyman’ın Meselleri, 1:19), Ya Rab. yüreğimi haksız kazanca değil, Kendi öğütlerine yönelt. (Mezmurlar, 119:33, 36), Ama oğulları onun yolunda yürümediler. Tersine, haksız kazanca yönelip rüşvet alır, yargıda yan tutarlardı. (1. Samuel, 8:3), (...) Çünkü günah üstüne günah işlediler, doğruyu para için, yoksulu bir çift çarık için sattılar. (Amos, 2:6), Bunun yanı sıra halkın arasından Allah’tan korkan, yetenekli, haksız kazançtan nefret eden dürüst adamlar seç; onları biner, yüzer, ellişer, onar kişilik toplulukların başına önder ata. (Mısır’dan Çıkış 18:21)
Bu konu burada bitmeyecek. Yarın devam edeceğiz..
Kur’an-ı Kerim’in hükmünden razı olmayacaksınız madem, a canı çıkasıcalar, bari “iman ettik” dediğiniz kitabın hükmüne uysaydınız, ama ona da uyduğunuz yok..
Binlerce yıllık hikmet içeren bu uyarılara insanoğlu neden kulağını tıkar ki! Evet Allah’a ortak koşmayacaksın, çalmayacaksın, adam öldürmeyecek, domuz yemeyecek, şarap içmeyecek, zina etmeyecek, Riba’dan uzak duracaksın, puta tapmayacak, anne-babana kötü davranmayacak yetimi, dul, yoksul, yurtlarından çıkarılanlar, yolda kalmışları görüp gözeteceksin. Yalan yere yemin etmeyecek, akraba ve komşuna hainlik etmeyeceksin. Rüşvet ve torpil yok, işi ehline vereceğiz, tamam mı? Selâm ve dua ile..