Taha Kılınç
Mubârek Ramazan ayı çok şereflidir
Mubârek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile namaz, zikir, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir.
Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.
Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günahları affolur.
Cehennemden âzâd olur. O oruclunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruclunun sevabı hiç azalmaz.
Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur. Cehennemden âzâd olur.
Ramazan-ı şerif ayında, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur.
Bu aya saygısızlık edenin, günah işliyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer.
Bu ayı fırsat bilmelidir
Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhıreti kazanmak için fırsat bilmelidir.
Kur'an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadr gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnettir. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısı ile herşeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbâdet etmek de zaten bu demektir.
Hurma ile iftâr etmek sünnettir. İftâr edince, (Zehebez-zama' vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) duâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnettir.
Server-i âlem "sallallahü aleyhi ve sellem", bizim bilmediğimiz bir hayât ile, şimdi hayâtdadır. Cesed-i şerîfi aslâ çürümez. Kabrinde bir melek durup, ümmetinin söyledikleri salevâti kendisine haber verir. Minberi ile kabr-i şerîfi arasına (Ravda-i mutahhera) denir. Burası Cennet bağçelerindendir.
Kabr-i şerîfini ziyâret etmek, tâ'atların büyüğü ve ibâdetlerin en kıymetlisidir. (Beni ziyâret edene şefâ'atim vâcib olur)buyurmuşdur.
Server-i âlemin "sallallahü aleyhi ve sellem" üç veyâ dört yâhud beş erkek, dört kız evlâd-ı kirâmı, onbir zevce-i mutahherası, oniki amcası ve altı halası vardı.
[İslâmiyeti sevmeyenler, gencleri aldatmak için, Peygamber "sallallahü aleyhi ve sellem" kadınlara, kızlara düşkün imiş diyerek ve habîs rûhlarına yakışan, çok çirkin şeyler söyleyerek ve yazarak küstahca iftirâ yapıyorlar. Hâlbuki, Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" ilk olarak, yirmibeş yaşında evlenmiş, Hadîceyi "radıyallahü anhâ" almışdır. Kırk yaşında ve dul idi. Fakat, malı, cemâli, aklı, ilmi, şerefi, nesebi, iffeti ve edebi pek fazla idi. Yirmibeş sene berâber yaşayıp, hicretden üç sene evvel Mekkede, Ramezân-ı şerîf ayında vefât etdi. Bu hayâtda iken, Resûl-i ekrem "sallallahü aleyhi ve sellem" hiç evlenmemişdi.
Ellibeş yaşında iken, Ebû Bekrin "radıyallahü anh" kızı; Âişe "radıyallahü anhâ" ile evlendi. Bunu, Hadîce-i kübrânın "radıyallahü teâlâ anhâ" vefâtından bir sene sonra, Allahü teâlânın emri ile nikâh eylemişdi. Ölünciye kadar, sekiz sene onunla yaşadı.
Diğerlerini, hep Âişeden "radıyallahü anhünne" sonra, dînî, siyâsî sebeblerle veyâ merhamet ve ihsân ederek nikâh etdi. Bunların hepsi dul idi. Çoğu yaşlı idi. Meselâ, Mekkedeki kâfirlerin, müslümânlara eziyyet ve zararları dayanılamayacak bir dereceye geldikde, Eshâb-ı kirâmın bir kısmı Habeşistâna hicret etmişdi. Habeş pâdişâhı Necâşî, Îsevî idi. Müslümânlara çeşidli şeyler sorup, aldığı olgun cevâblara hayrân kalarak îmâna geldi. Müslümânlara çok iyilik etdi. Îmânı za'îf olan Ubeydüllah bin Cahş, mal ve mevkı' için nefsine aldanıp, meâzallah, mürted olmuş, dînini dünyâya değişmişdi.
Hazret-i Ömer "radıyallahü teâlâ anh" buyurdu ki,
(Muhakkak Allahü teâlâ hazretleri altı nesneyi altı nesnede gizledi. Rızâ-ı şerîfini ibâdetlerde gizledi. Gadabını günâhlarda gizledi. (İsm-i a'zam)ını Kur'ân-ı kerîmde gizledi. Evliyâsını insanlar arasında gizledi. Ölümü, ömür içinde gizledi. Kadr gecesini Ramazân-ı şerîf içinde gizledi. Salât-ı vustâyı beş vakt içinde gizledi.)
Alî Râmitenî hazretleri "kuddise sirruh" buyurdu ki, (İnsan oruç tutmak sûretiyle meleklere benzemiş ve nefsini kahretmiş olur. Bununla ilgili hadîs-i kudsîde; "Oruç bana âittir. Orucun ecrini ben veririm. Sevâbı nihâyetsizdir. Muhakkak, sabrederek ölenlerin ecirleri hesapsızdır" buyrulmaktadır. Yine hadîs-i şerîfte;"Oruç, Cehennem'e kalkandır"buyuruldu. Oruç tutarak gönlü huzûra kavuşturmalı ve şeytanın yolunu kapatıp, siper hâsıl etmelidir.)