Taha Dağlı
Milli mutabakat veya seçim ittifakı
Türkiye’nin milli dayanışma hattı, milli mutabakat arayışları sadece seçimle sınırlı bir çaba değildir. Parlamento ve Başkanlık seçimlerine, yerel seçimlere münhasır bir hazırlık değildir. Elbette yasa değişiklikleri, ittifak anlaşmaları görünürde bunlarla ilgilidir, onlar üzerinden yürümektedir.
Ama çok daha büyük bir hesap söz konusudur. Seçimlerden sonrasına, ülkemizin karşılaşabileceği tehditlere, Türkiye’nin meydan okumalarına, coğrafya ve küresel ölçekte güç arayışlarına yönelik bir hazırlıktır. Büyük hesapların, büyük hesaplaşmaların, büyük iddiaların, büyük kavgaların olduğu bir tarih dilimindeyiz.
Büyük iddialarımız var, büyük kavgalarımız var
Türkiye olarak, içeride çok büyük mücadeleler verdik, “içeriden operasyon” planlarının neredeyse her çeşidine maruz bırakıldık. Güneyden terör örgütleri ve “geleneksel müttefikler” üzerinden saldırılara uğradık ve bunlar hala devam ediyor. İçinde bulunduğumuz coğrafya yeniden tanımlanıyor, haritalar yeniden çiziliyor.
Ülkeler parçalanıyor, tamamen yabancı garnizon haritaları çiziliyor. Bizim için de benzer haritalar masaya sürülüyor. Yeni tehditler yakınlaşıyor, Türkiye bu tehditlere karşı hazırlıklar yapıyor. Savunma ve iç güvenlik hazırlıkları kadar, sınırlarımızın ötesinde büyüyen tehditleri ortadan kaldırma operasyonları kadar çok güçlü bir toplumsal dayanışmanın temelleri atılıyor.
İki net cephe: Ya Türkiye Ekseni ya da çokuluslu müdahale safları..
Bugüne kadar olanlardan çok bundan sonra olacaklara hazırlık zarurettir. Ne zamandan beri “vatan savunması” dememiz bundandır. “Türkiye Ekseni”nde birleşme çağrıları bundandır.
Sadece bölgemiz değil, dünyanın tamamı çok sert bir siyasi iklime girdi. Baltıklar/Doğu Avrupa’dan Asya Pasifik bölgesine kadar bütün fay hatları hareketleniyor. Bu yüzden, böyle bir dünyada güçlü olmak dışında hiçbir seçeneğimiz yok, olmayacak. Hiçbir ittifak ilişkisi, hiçbir tek yanlı ortaklık bizi geleceğe taşımayacak.
Bu yüzden, içerideki ideolojik/siyasi cepheleşmelerin ve geleneksel siyasi kimliklerin anlamı kalmadı. Artık iki seçenekle karşı karşıyayız. Ya “Türkiye Ekseni”nde demir atacağız ya da ülkemize ve bölgeye dışarıdan müdahil olanların safında yer alacağız. Önümüzdeki genel seçim, başkanlık seçimi, yerel seçimler bu yüzden siyasi tarihimizin en kritik seçimleridir. Türkiye bu eşiği atlamak zorundadır.
Türkiye için en stratejik eşik
Ülkenin ana omurgası, toplumun ezici gücü “Türkiye Ekseni”nde birleşmek, içeriden ve dışarıdan operasyon alanlarını daraltıp etkisizleştirmek zorundadır. Bu kritik eşiği atlamadan büyük dönüşümü tamamlamak mümkün değildir. 20. Yüzyıl sonrasını kazanmamız, 21. Yüzyılı ve sonrasını belirlememiz, kendi yolumuzu çizmemiz mümkün değildir. Öyleyse, önümüzde duran şey sadece seçim değil, Türkiye’nin kaderinin şekillendirilmesidir. Bir daha asla vesayet ve himaye altına girmeyecek, cephe ülkesi olmayacak bir Türkiye inşa etmenin en stratejik kararı ve adımıdır.
Yeni kavga bölgesel nitelikli: Tarih yapıcı iradeye güç verin
AK Parti’nin öncülüğünde, MHP ve diğer partilerin katılımıyla Türkiye’nin ana omurgası harekete geçirilecek, yüzlerce yıldır bu coğrafyayı biçimlendiren “tarih yapıcı” iradeye güç verilecektir. 15 Temmuz başarısız olsa da, terör koridoru üzerinden cephe açma planlarına kararlı müdahaleler yapılsa da, “içeriden operasyon” çevreleri büyük oranda zayıflatılsa da, artık oyun daha büyük ve bölgesel nitelikli olacaktır. Kimlik eksenli çatışma hazırlıkları yapılacak, içeride “zaaf” olarak tanımladıkları, bütün boşluklara müdahale çabaları kendini hissettirecektir.
Öyleyse “Türkiye Ekseni”ne inanan, büyük tarih hesaplaşmasına inanan, “yeni coğrafya inşasını biz belirleriz” diyen herkesin bu ittifaka dahil olması, partiler üstü bir perspektifle hareket etmesi, Türkiye’nin büyük yürüyüşüne katılıp mücadelesine omuz vermesi gerekiyor. Ülkemizi buralara kadar taşıyan siyasi liderliğe, siyasi akla, milletimizin coşkusuna katılması gerekiyor.
7 Haziran projesini hatırlamak zorundayız!
7 Haziran seçimlerini hatırlayın. Proje şuydu: AK Parti tek başına iktidar olamayacak şekilde aşağı çekilecek. HDP güçlendirilecek, CHP ile HDP arasında oy geçişkenliği sağlanacak. Tamamen dışarıda planlanan senaryo, ülke içinde Doğan Grubu üzerinden servis edildi. Müthiş bir kamuoyu çalışması yürütüldü. Ve amaç hasıl oldu. Koalisyonu zorunlu hale getiren bir sonuç ortaya çıktı.
Projenin ikinci ayağı, AK Parti’yi CHP ile koalisyona zorlamaktı. Böylece Türkiye’nin yerlileşmesini, millileşmesini, öne çıkmasını arzulayan siyasi akıl ve kadrolar CHP üzerinden rehin alınacaktı. Şükür ki, seçimler yenilendi ve bu çokuluslu proje çöktü.
İçerideki aparatlar, içeriden çökertme..
O proje başarılı olsaydı, 15 Temmuz ve terör koridoru üzerinden yürütülen proje de başarılı olacaktı. Türkiye’ye çok büyük tuzak kurulmuştu. O da içeriden parçalama, diz çöktürme planıydı. Şimdi dikkat edin içeride yapamadıklarını dışarıdan yapmaya çalışıyorlar. Biz de, olağanüstü bir kararlılıkla, savunma yerine taarruzla bu tehditleri savuşturuyoruz. Afrin operasyonu böyle bir müdahaledir ve devam edecektir.
Milli Eksen’in, Türkiye Ekseni’nin dışında kalanlar, bu büyük hesaplaşmada Türkiye’ye destek vermeyenler, yeni çokuluslu müdahale girişimlerinin içerideki aparatları olarak kullanılacaklar.
CHP bir ulusal güvenlik sorununa dönüştürülüyor
CHP’nin hızla HDP kimliğine bürünmesi, kimlik eksenli bir cephe partisine, kavga partisine dönüştütülmesi, marjinalleştirilmesi, Türkiye partisi olmaktan çıkarılması yeni projenin işaretlerini vermektedir. Böyle bir CHP ile HDP arasındaki geçişkenlik, bu partiyi imha edecektir.
İttifakın içinde yer almayan siyasi çevreler, yarının büyük kavgalarında söylem gücünü kaybedecektir. Çünkü öyle büyük hesaplaşmalar yaklaşıyor ki, söz konusu mücadeleler arasında o partiler hızla eriyecektir.
Şimdiden uyaralım: Bazıları o çokuluslu müdahale saflarında arayışlara girerek güç ve iktidar devşirmeye çalışıyor. Bunlar büyük oranda “ulusal güvenlik meselesi” haline gelebilir. Şartlar böyle bir tanımlamayı zorunlu hale getirebilir.
Yarının ‘Türkiye’si inşa ediliyor, dikkat!
Artık 7 Haziran projeleriyle, 15 Temmuz saldırılarıyla, “terör koridoru” tehditleriyle Türkiye’ye ayar verme dönemi kapandı. Bu ülke, çok daha büyük iddiaların ülkesidir.
Almanya ile, ABD ile, ya da bir başka güç ile yakınlaşarak içeride zemin bulmak, iktidar aramak mümkün değildir. Bunların dışında başka hesapları olan varsa, yeni çokuluslu senaryoların içerideki ihalelerine talip olanlar varsa, buradan uyaralım, intihar ederler.
“Türkiye Ekseni” güçlüdür, daha da güçlenecektir. Seçim ittifakı şeklinde başlayan ortaklıklar zeminini daha da güçlendirecektir. Ülkemiz, yarının dünyasına hazırlanmaktadır.
Herkes safını seçsin, biz vatan eksenindeyiz
Vatan ekseninde, tarih ekseninde ve milli kimlik ekseninde düşünen herkes bu dayanışma hattında yerini almalıdır. Çünkü, bir coğrafya inşası, bir tarih hesaplaşması var önümüzde.
Türkiye’nin yeni yükseliş dönemini biçimlendiren kurucu nesil, kurucu kadrolar büyük adımlar atıyor. Bu, yüzyıl sonra gelen fırsattır. Küçük hesaplara kapılanlar tarihin yanlış sayfalarında kaybolup gidecek.
Biz yerimizdeyiz, milli eksenin, mücadele cephesinin en ön safındayız. Bunda zerre miktarda tereddüt etmeyeceğiz.. Afrin operasyonu neyse önümüzdeki seçimler de odur. Ondan sonra büyük Türkiye’ye omuz verme davası da odur! Herkes yerini seçsin..