Metin Özer
Milletin ahlakına büyük saldırı projesi: Cemiyet hayatı
CEMİYET HAYATININ REZİLLİKLERİ
Yunanistan 1924 mübadelesinde 40 bin Yahudi Sabetayı, Müslüman Türklerin arasında gizleyip Türkiye’ye yolladı.
Sabetaylar, kendilerini gizledikleri için nüfus belgelerinde Türk ve Müslüman görünüyorlardı.
Dönmeler ne Türk ne de Müslüman olmadıkları gibi, onların içerisinden bir grup Türklüğü ve İslam’ı yıkmak için elinden geleni ardına koymadı.
Tıpkı bir Truva atı gibi içimize sızan bu Sabetaylar, Türkiye’yi ele geçirip ikinci bir İsrail yapacaklardı.
Böylece vaat edilmiş topraklar efsanesini tamamlayıp Türkiye ile İsrail’i birleştirecek yeni bir devlet ortaya çıkaracaklardı.
“Yok canım” demeyin?
Sabetaylar 1925’te geldiklerinde; Türkiye yine büyük bir ülkeydi, fakat nüfusu kalifiye değildi.
Savaşlarla bitkin düşmüş Anadolu, harap ve perişan halde.
İstanbul, İzmir, işgalden yeni çıkmış. Ve bu haldeki ülkeye bir yabancı topluluk geliyor.
Bu topluluktaki insanların hepsi okumuşlardan oluşuyor, birkaç lisan biliyorlar. Hepsi burjuva..
Selanik limanından bütün dünyaya mal satmışlar. Zehir gibi tüccar bunlar…
Sanayiciler var aralarında; Bezmenler, İpekçiler gibi aileler…
Bu insanlar geldiğinde Türkiye onlar için bomboş bir alan.
Bu nedenlerle; Türkiye’de belirli bir yerlere gelmeleri rastlantı olmadı.
Kısa sürede Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün stratejik noktalarını ele geçirdiler.
O kadar hızla ele geçirdiler ki; Türkiye Cumhuriyeti’ni de ele geçirebileceklerine inandılar.
Sabetayların arasındaki o grup, içimizdeki hainlerle birlikte az kalsın bunu da başaracaktı.
Önce Kemalistleri, sonra da onların hasmı görünen FETÖ’cüleri kendi yanlarına çektiler.
Kemalistleri laiklikle, FETÖ’cüleri kestirmeden cennetle avladılar.
Türkiye Ehl-i Sünnet ’in kalesidir.
Hem Hıristiyanların hem de Yahudilerin en büyük korkusu Ehl-i sünnettir.
Bu yüzden önce dine el attılar.
Milletin diniyle oynayıp; Laikliği din, Kemalizm’i tarikat yapmak istediler.
Sabetay ve Mason olan Fetullah Gülen eliyle de Mütedeyyin dindar Türkler üzerinden darbe ile devleti ele geçirmeye kalktılar.
İşin acı tarafına bakın!..
Bu ülkenin bir kısım dindarları; Büyük Yahudi Devleti’nin kurulması için FETÖ’ye HİMMET adında büyük paralar verdi.
Bu ahmaklar; evlerini arabalarını satıp bunlara yolladı.
FETÖ’nün büyük abileri o paralarla kiliseler satın aldı, üç dini birleştirmek adı altında Yahudilere yardımda bulundu.Bunlar hala para yollamaya devam ediyor.
Sadece para yollamak da değil.
Büyük Yahudi Devleti için kendilerini ve evlatlarını feda edip, hapishanelerde çürüyorlar.
FETÖ’nün önce kendilerini sonra Türkiye’yi en sonunda da dünyayı kurtarıp büyük İslam Devleti kuracağına inanıyorlar.
Fetullah bunları ‘Sabır’ deyip uyutuyor, bunlarda 5 senedir bu hayale inanıp hapiste çürüyor.
Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştu;
"Ey kalpleri çeviren Allah'ım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!"
Görüyorsunuz değil mi?
Kalp dönünce akıl nasıl baştan gidiyor.
Kalp dönünce bütün organlar döner.
FETÖ’cülerin halini görünce insan kendi akıbetinden korkuyor.
Rabbim bizi bu ahmak döneklerden eylemesin.
Dönelim meselemize...
Kendisi de bir Sabetay olan ve sonra mertçe dürüstçe gerçek kimliğini açıklamış bulunun Ilgaz Zorlu mahkemeye şöyle dedi;
- Sabetaylar 1919'dan beri süregelen bir cemaat politikası neticesinde Türkiye’nin bağımsızlığını ve bölünmez bütünlüğünü hedef alarak bir başka ülkenin yönetimi altına sokulmasını istemektedirler. Ve bu amaçla da gizli bir örgüt üyesi gibi çok mühim çalışmalar yapmaktadırlar.
Türkiye siyasetinde ve devletinde önemli yerlere gelen kamuoyunda liberal solcular olarak tanınan ve hemen hemen hepsi ya köken olarak Sabetaycı olan bu örgüt, Türkiye devletini ele geçirme gayreti içindedirler.
Bunun için şöyle bir çalışma yürütüldü...
Bir grup devlet üzerinde Laiklik kisvesi altında Kemalist maske ile çalıştı.
Bunlar kurdukları Mason localarıyla kendilerinden olmayanları da ağlarına düşürdüler.
Bu sayede Türk siyaseti ve bürokrasisine hâkim oldular.
Bir grup yine aynı kisve ve kimlikle, TSK’da hâkimiyet sağladı.
1960 ihtilalinin beyin takımında onlarca Sabetaycı subay vardır. Mesela geçmişteki Genelkurmay Başkanlarından Refik Tulga Sabetaycı kökenliydi.
Ilgaz Zorlu de kendi cemaatinin; siyaset, sanat ve ordu da çok etkili olduğunu yazdı.
Tabi bir de buna korkunç bir ekonomik güç eklemek lazım.
Dünün zengin Sabetay Tüccarları, bugünün ultra zengin sanayici ve iş adamlarıdır.
TÜSİAD bunların merkez örgütüdür. En yoğun bulundukları yerdir.
Ilgaz Zorlu’nun bahsettiği Türkiye’yi ele geçirmek isteyen Sabetaycıların içerisindeki o grup, kabul etmek lazım ki muazzam bir çalışma yürüttü.
Halen de bu çalışma sürüyor.
Bir yandan dini yıkmaya çalıştılar...
“Cumhuriyet değerleri” deyip Din-i İslam’ın karşısına laikliği koydular.
Bu sayede CHP içerisinde önemli bir kitleyi yanlarına çektiler.
Onlarla birlikte İslam’a resmen savaş açtılar.
Hayali İrtica tehdidi de işte bu grup tarafından üretildi. Onların medyası tarafından büyütüldü ve kontrolü altındaki ordu ile 28 Şubat darbesi yapıldı.
Ilgaz Zorlu bu durumu şöyle anlattı;
- Sabetaycılar 70 sene boyunca hiç tanımadıkları bir grupla düşman oldular. Onlar İslamcılardı.
Hiç tanımadılar bu insanları. Çünkü Sabetaycılar Anadolu kökenli bir topluluk değil. Yaşadıkları çevreler Nişantaşı-Maçka-Osmanbey üçgeni. Bu üçgen içinde yaşamış insanlar nasıl kalkıp da diğer insanlara düşman olabilir.
Nişantaşı-Maçka-Osmanbey ’in dönmeleri, gelir gelmez Türkiye’nin kültür sanat alanına el attı.
Amaçları; Milletin geçmişiyle bağını koparmak, Türkleri Araplara düşman etmekti.
Memleketler parasızlıktan değil, ahlaksızlıktan çöker.
Bunu bildikleri için de bu sırtlanlar milletin ahlakına saldırdı.
İpekçi ailesi Türkiye’deki bütün sinema salonlarını satın aldı.
Bu salonlarda Batılı yaşam tarzını gösteren filmler gösterildi. Maksatları batı hayranlığı oluşturmaktı.
Korkunç bir kültür erozyonu yaptılar.
Yeşilçam tamamen Sabetayların kontrolündeydi.
Senaryosunu kendilerinin yazıp oynadığı Türk filmlerinde; İslamiyet kötülenirken, batı övüldü.
O filmlerde mahallenin imamı karakteri, daima üçkâğıtçı ve sahtekâr olarak gösterildi.
Yeşilçam filmlerinde İmamlar; paraya tapan, milletin karısına kızına göz koyan, büyü yapan tiplerdi.
Fötr şapkalı ve kravatlı erkekler ise; son derece kibar, iyiliksever ve kadınlara nazik davranan kimselerdi.
Yine o filmlerde bir ‘Arap bacı” vardı. Cahil ve bilgisiz siyahi bir kadın, Arap bacı olarak tanıtıldı.
Tabi bu da büyük bir algı operasyonuydu.
Arap beyaz olur. Peygamber Efendimizin Mübarek soyu Seyitler süt beyazdır.
Bu ekip, Arapları kötülemek ve küçük düşürmek için aşağıladıkları bir siyahi kadını Arap diye yutturmaya kalktı.
O filmlerde “İşler Arapsaçına döndü” diye bir tabir uydurdular. Oysa Arabın saçı düzdür. Onların dediği zenci saçıdır.
Sonra siyah köpeklerine haşa ‘Arap’ ismi koydular.
Bütün meseleleri,Şanlı Peygamberimiz Muhammed Mustafa (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimizin Mübarek soyunu kötülemek ve aşağılamaktı.
Maalesef bu algı operasyonu başarılı da oldu. Pek çok cahil, onların bu algısına inandı.
Dönmelerin saldırıları ve algı operasyonları hiç dinmedi.
Erkekleri dinimizi ve birliğimizi bozarken, kadınları da ahlakımızı bozdu.
Mini etekli yarı çıplak kadınlar hem filmlerde hem de Sabetayların kontrolündeki gazetelerde boy göstermeye başladı.
Bugün bile bu saldırı aynı hızda sürmektedir.
Büyük gazetelerin magazin sayfalarında, “Cemiyet Haberleri” diye bir bölüm bulunur
Buradaki ‘Cemiyet’ Sabetay cemiyetidir. Yani o ahlaksızlıklar bizim değil onların hayatıdır.
Kim kimin karısıyla beraber, kimin kızı kimin kucağında, rezilliğin bini bir para olduğu, fuhuş ve zinanın adının aşk, gayri-meşru ilişkinin adının seviyeli beraberlik yapıldığı yer; cemiyet hayatıdır.
Bacağını açanlara cesur, göğsünü açanların cüretkâr namı da yine bu sayfalarda verildi.
Bütün mesele Türklerin ahlakını bozup, kızlarını bu hayata özendirmekti.
Bir konuya tekrar açıklık getireyim.
Ne benim ne de bu milletin; diğer inanışların mensupları ve kendi işleriyle uğraşan Sabetaylarla bir meselemiz yok.
Bizim meselemiz; işini gücünü bırakıp bu milletin Dinini, ahlakını bozmaya çalışan ve siyasetine müdahale etmek isteyen dönmelerle…
CEMIYET HAYATI…
İstanbul sosyetesinin motoru Sabetaycı zenginlerdir.
Trend yerleri; Ayşe Kapancı ve Ayla Sevand’in açtığı mekânlardır.
Takıldıkları alışveriş mekânları; Akmerkez’dir.
Antikacılık; Rafi Portakal ve Tuncay Artam’ın elindedir.
Emlak geliştirme; Alkent, Edin’lerin Kemer Country’si vs…
Cemaat, tutmasını istediği işletmeyi çekim merkezi yapar.
Cem Boyner’in banka sahibi olmamasına rağmen Advantage Card’ı uzun süre ayakta tutmasının sebebi budur.
Bugün Alem Dergisi’nin herhangi bir sayısını elinize alırsanız içindeki isimlerden büyük kısmının Sabetaycı olduğunu görürsünüz.
Bu dergiyi çıkaran Sabetaycıların aynı zamanda Türk toplumun ahlakını bombalayan Televole’yi yayınlaması tesadüf değildir.
900’lü Hatları Türkiye’ye getiren Sabetaycı Oğuz Özeren’dir ki, Sabah’ın sahibi Bilgin grubunun himayesinde olup bu işten kazandığı paralarla üniversite kurmuştur.
BBG YARISMALARI
Bu programın yapımcısı olan Senkron TV’nin sahiplerinden Sabetaycı Levent Altınay’dır. ‘Biri Bizi Gözetliyor ’un 5 yarışmasının galipleri de Sabetaycılardır.
Bu programı sunan Öykü Serter, Kaan, İdil ve Cüneyt de Sabetaycıdır.
Sonuç olarak; Sosyete veya Cemiyet hayatı adında yutturulan haberler, güzellik yarışmaları, magazin programları ve yarışmalar, aynı grubun Türk milletinin ahlakına saldırıdır.
Ahlâk, cemiyetin temelidir.
O yüzden Türk milletinin temeline dinamit koyuyorlar.
Bütün korkuları Türk milletinin şahlanıp yeniden İslam Âlemine önderlik etmesidir.
Elinizden geleni ardınıza koymayın.
Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner.
Aşağıladığınız GOYİM’ler bir gün gelir sırtınıza biner.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ