Abdurrahman Dilipak
“Kontrollü darbe”
Kılıçdaroğlu konuşacak bir şey bulamadı galiba, Gülen’in iddialarını tekrarlamaya başladı.. Hani Gülenciler darbe girişimini “Tiyatro”, “Komplo”, “Senaryo” diye sulandırmaya çalışıyordu ya, Kılıçdaroğlu da şimdi çıkmış, “Kontrollü darbe” diyor.. Gülen’in çiğneye çiğneye çürüttüğü sakızı şimdi birileri Kılıçdaroğlu’nun ağzına koydu..
Gülen, Kılıçdaroğlu, Meral Akşener nöbetleşe çalışıyor galiba.. “Yurtta Sulh…”, Akşener’in ve Gülen’in CHP’den ödünç aldığı bir slogandı, “Kontrollü darbe de, Kılıçdaroğlu’nun Gülen’den ödünç aldığı bir tanım.
Kılıçdaroğlu kim? Daha düne kadar, BÇG’nin, Ergenekonun avukatlığına soyunmamış mı idi. Peki şimdi ne oldu da, FETÖ’cü oldu..
Mesela bir AK Partili dese ki, biz Kılıçdaroğlu ile anlaştık, o CHP’yi bitirecek, AK Parti de, CHP’ye bakıp ondan uzaklaşanları toplayarak hep iktidarda kalacak.. Bu iddia Kılıçdaroğlu’nun “Kontrollü darbe” iddiasından daha çok bir gayri ciddilik değildir..
Geçenler de bir CHP’li, “Sus artık be Kılıçdaroğlu, sen konuştukça AK Parti kazanıyor” diyordu.. Bırakın Kılıçdaroğlu konuşsun..
Sahi bu arada Suriye rejiminin kimyasal gaz kullanarak yaptığı katliam konusunda kendilerinden bir ses çıkmıyor. İstifade edemiyoruz.
O şimdi daha önemli işlerle uğraşıyor. Darbenin “kontrollü bir darbe olduğu”nu savunuyor ve iddiasını isbat sadedinde de, “TBMM’de darbenin deşifre edilmesini iktidar engelledi” diyor. Peki sen ana muhalefet olarak ne yapıyordun? Çık açıkla.. Her yerde adamlarınız var. Avrupalı dostlarınız da size her türlü desteği verirler..
Hadi durmayın elinizdeki bilgi ve belgeleri savcılıklara verin. Bayım darbe davaları için müdahillik talebinde bulundunuz mu? Bayım milletten bir sürü mağduriyetle ilgili dilekçeler topladınız, ne yaptınız onları. “Dostlar alışverişte görsün” kabilinden işlerdi onlar değil mi? Şecaat arz edecektiniz.. İyi bir PR olacaktı sizin için.
İddianameyi hazırlayacak bir savcı görevden alınmış.. Bir tane savcı yok ki. Giden savcı ne diyor bu konuda. Gelen savcıyı nasıl töhmet altında bırakırsınız.. Yeni gelen savcı hakkında şüphe oluşturarak nereye varmak istiyorsunuz. Ana çatı iddianamesinde kopukluklar varmış. İyi bunları tesbit etmişsiniz, müdahillik talebinde bulunun, dilekçe verin boşlukları doldurun, Savcı hakkında görevini eksik yapmış diye suç duyurusunda bulunun HSYK’ya.. Devam eden soruşturmalar var. Eksik ve yanlışlıklar da olabilir. Telafi edilecektir, ama önce sizin dürüst olmanız ve bu konuda usulüne uygun itirazda bulunmanız gerek.. Dedikodu üreterek, yargıyı siyasi tartışmalara malzeme yaparak bir yere varamazsınız bayım!
Kılıçdaroğlu, “6 Haziran iddianamesinde darbe bilgisi var niye önlenmedi” diyor. Bu kaçıncı darbe girişimi. Sahi Gezi de bir darbe girişimi idi ve bu provokasyonda siz de vardınız, sizin hakkınızda niye suç duyurusunda bulunulmadı.. 17-25 komplosunda siz de vardınız.. MİT TIR’ları komplosunda da “Millet düşmanları”nın safında yer alan kimlerdi! CHP-Kılıçdaroğlu bu süreçte nerede durdu.. Gidip bu konuda sanık sandalyesine oturtulanları ziyaret edip, arka çıkmadınız mı?
Şimdi de çıkmış konuşuyor.. “Diktatörün ülkesi”(!?)nde bunlar olağan şeyler değil mi!
Ha! Evet CHP’den de bir darbe tehdidi var. Daha önce dağa çıkmaktan söz edenler vardı. Referandum sonuçları %60’ın üzerinde çıkınca, bakalım Kılıçdaroğlu’nun arkadaşları bu milleti nereden ve nasıl denize dökecek.. Denize dökmek zor olur. F-16’larla bombalasanız, Hamidiye topçusu gibi, denizden halkın üzerine top ateşi açsanız, hani şu eskiden yaptığınız gibi.. Biz de “Atma Hamidiye atma, şapka da giyeceğuz” diye ağıt yakarız yine belki. Öyle ya “Aşkale’ye, taş ocaklarına sürülmek de var”. Desenize, CHP dışındaki tüm partileri kapatır, açık oy gizli tasnifle TBMM’de çoğunluğu ele geçirir “İstiklal Mahkemeleri”ni geri getiririz.
BÇG de sizin, FETÖ de, HDP ile de birliksiniz zaten..
Kılıçdaroğlu, Erdoğan Meclise taşınırken, Baykal’la yapılan pazarlığı bilmez mi?
Şapka kanunu çıkmış. Rizeliler kanunu protesto ediyorlar. 15 Aralık 1925 günü halk, “Biz zorla şapka giymek istemiyoruz, sarığımız bize yeter!” diyerek Ulu Cami önünde toplanıyor; uyarının dinlenmemesi üzerine jandarma çevreden, Hamidiye kruvazörü de denizden yamaçtaki yerleşim bölgelerine ve Ulu Cami’nin bulunduğu Bataniye çevresine top ateşi açıyor; 17 kişi ölüyor. Onlarca yaralı. Hamidiye o zamanki en büyük kruvazör.
O gün orada kurulan mahkemede 143 kişinin yargılaması başlatılıp bitiriliyor. Savcı yok, avukat yok, temyiz yok. 14 kişi 15’er yıl, 22 kişi 10’ar yıl, 19 kişi de 5’er yıl Kalebend denilen ağır hapis cezalarına çarptırılıyor. CHP adaleti, CHP yargısı böyle. Yani AK Partililer bu “Denize dökme” işini ciddiye almalı. “Rize” de önemli bir yer, ne yani, Rizeli Cumhurbaşkanı Hamidiye’nin rövanşını mı almak istiyor!?. O zaman onlar da başka rüyalar görecekler!
Geriye kalanlar ise dayak ve para cezası gibi cezalara çarptırılıyorlar. İstiklal Mahkemesi’nin hızla verdiği kararla 8 kişi hemen Ulu Cami önünde kurulan darağacında idam ediliyor. Savcı da kendileri, hakim de, cellat da kendileri.
Bakar mısınız, Kılıçdaroğlu aklımıza neler getirdi..
Konuş be Kılıçdaroğlu, daha çok konuş.. Sabırlı olmayı öğrendik, sabrımızı zorlasan da!
Ama korkmayın, sizi denize dökmeyeceğiz.. Denize düşecek olursanız size uzatılan bir elimiz olacak.. Keşke Cehennem ateşine doğru koşarken sizi “salah”a çağıranlara taş atmasanız.. Ama yine de siz bilirsiniz.. Zalimler için yaşasın Cehennem. Herkese yaptıklarının hesabının sorulacağı bir gün var nasıl olsa.. Durmak yok, yola devam.
Siz bunların reisisiniz, siz böyleyseniz, kendilerine riyaset ettikleriniz ne haldeler.. Belki de “tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuştur. Durmak yok, yola devam. Sizler anlamak istemeseniz de, belki çocuklarınız bir gün gerçeği göreceklerdir. Bu arada, bugün iktidar nasıl darbe iddialarını soruşturmadı diye suçlanabiliyorsa, yarın da, Kılıçdaroğlugillerden biri sormadan, “Evet’çileri denize dökmek”ten, “dağa çıkmak”tan söz edenler hakkında, bunların köklerinde, “Rize’yi topa tutma” gerçeğini de hatırlayarak soruşturma açmak gerek. Benden söylemesi!
Selâm ve dua ile..