Abdurrahman Dilipak
Kirby diye biri!
“ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby”! Ben bu “Kirby” adını bir yerden hatırlıyorum.. Evet ya, tek parti döneminde Türk-Amerikan ilişkileri yeniden yoluna girmeye başladığında Türkiye’ye gelip, Türkiye’de ilk yapılması gerekenlerle ilgili rapor hazırlayan adamın soyadı da “Kirby” idi ve raporunun adı “Kirby raporu” idi..
Kirby, köy enstitülerinin sosyalist ve ateist insanlar yetiştirdiğini ve ülkede dinin yasaklandığını söylüyor ve “ılımlı İslam”ın devlet kontrolünde öğretilmesi gerektiğini söylüyor, çok partili döneme geçilmesi ve devletçilikten vazgeçilmesi gerektiğini savunuyordu. Geçiş dönemi için önerilen ise karma ekonomi idi.
Bu Kirby raporu bende vardı, ama yıllar oldu, nereye sakladımsa bulamıyorum. Hatırladığım kadarı ile geçiş dönemine ilişkin öncelikle yapılması gerekenler yazıyordu. Türkiye, Amerikan kampına alınacaksa kendine bir çekidüzen vermesi gerekiyordu.. Hani artık “Küçük Amerika” olacaktık ya.. “Ucuz asker deposu” olacaktık da, Amerikan standartlarına göre yeniden yapılandırılmamız gerekiyordu..
Aslında Türkiye Menderes vasıtası ile değil, katı laikçilik uygulamasından “Kirby raporu” ile kurtuldu. Menderes bu işin taşeronu idi.
CHP Türkiye’yi kendi rızası ile değil, Kirby raporu vesilesi ile ABD’nin güdümünde çok partili döneme taşıdı.. Yani CHP’nin Amerikan’ın güdümüne girmesi sonucu oldu bazı işler.
Missuri zırhlısı, Ertegün’ün naaşını İstanbul’a getirdiğinde Cumhuriyet gazetesi Amerikan donanmasını selamlıyor, Amerikan demokrasisine övgüler diziyordu. Daha sonra öyle icap ettiği için 6. Filoya bağlı Amerikan askerlerini Dolmabahçe’de denize “döken” solcuları manşete çekecektir. Bu da aynı görevin bir parçasıydı o günkü şartlarda..
Bugün Nazım’cı kesilenler, o gün Nazım’ın yüzüne tükürülsün diye resmini yayınlıyorlardı.. Cumhuriyet bugün kapitalist sermayenin sponsorluğunda idame-i hayat ediyor.. PYD kampında Amerikan bayrağı ya da Amerikan askerinin omuzundaki PYD arması ne anlama geliyorsa Cumhuriyet gazetesinin sermaye ile derin ilişkisi de işte öyle bir şey..
Biliyorsunuz aynı CHP bir dönem Hitler’ci idi, faşizmin terbiye diktatörlüğüne övgüler diziyordu. 1954 yılında başımıza şeriatçı kesildi! “Cumhuriyet” ne ise CHP odur aslında.
Bu işin sağı-solu yok. Bunların kadrosunda şeyh de var, fahişe de.. Adamların dükkanı Çıfıt çarşısı, FETÖ de var DAEŞ de! PKK-PYD de var DHKP-C de. Sendikacı da var ellerinin altında patron da.. Sivil de var siyasetçi de.. Bürokrat da.. Olmayan yok ki! “Ne ararsan bulunur, derde devadan gayrı..
Bizimkiler kuklayı yakalamışlar. İzmir saldırısının arkasından PKK çıkmış. Ne fark eder ki, biyonik robotların elbisesinin renginin kızıl ya da yeşil olması. Kuklacı belli değil mi?
Bu Kirby’lerden bir Kirby olsa gerek. Mr. Kirby İzmir’deki saldırı sonrası önce Türkiye’de meydana gelen terör saldırılarını yine her zamanki gibi kınayarak, Türkiye’nin “NATO üyeliğine” vurgu yaptı. Ardından da, Türk medyasının ABD’nin gerçek yüzünü gösteren haberlerden rahatsızlığını belirtti ve basın özgürlüğünü hedef alan mesajlar verdi. Kirby’nin mesajları şöyle: “Türkiye’de meydana gelen, aralarında yılbaşında İstanbul’da, bugün de İzmir’de gerçekleşenin de bulunduğu terörist saldırıları güçlü şekilde kınıyoruz. Terörizme karşı NATO’daki müttefikimiz Türkiye ile birlikte mücadele ediyoruz. Türk medyasında ABD hakkındaki yangına körükle giden ve temelsiz suçlamalar, rencide edici ve vatandaşlarımızın hayatını tehlikeye atabilir. Bunlar durmalı…” Mr. Kirby’ye şunu hatırlatmak gerek, “Bayım sakın bu teröristler sizin, PKK’nın tek yumurta ikizi kardeşi PYD’li ‘iyi çocuklar’dan olmasın!”
Kirby’nin babası ya da dedesi, ya da o Kirby başka bir Kirby bilmiyorum, o gün Ankara’ya farklı şeyler öğütlüyordu, bugün başka şeyler öğütlüyor.. Neyse ki, Kirby için de muhtemelen önümüzdeki günlerde yol gözükecek.. Trump geliyor. Trump’ın ne yapacağı merak konusu.. İç politikası kendini ilgilendirir de, bakalım dışişleri ve savunma da ne yapacak göreceğiz!
ABD kendini sorguluyorsa biz neden içimizdeki Amerika’yı ve içimizdeki Amerikancıları sorgulamayalım ki? İncirliği neden sorgulamayalım. NATO’daki yerimizi ve rolümüzü neden sorgulamayalım.. Bana kalırsa biz kırmızı çizgi çekelim ve düne dair ne varsa hepsini yeniden gözden geçirelim.. ABD ile öyle içli-dışlı olmuşuz ki, eğitimden ekonomiye, siyasetten savunma her alanına her yerde varlar ve imtiyazlı konumdalar..
Amerikalılar her ağızlarını açtıklarında sinir bozucu şeyler söyleseler de, sabırlı olalım, daha çok konuşsunlar, dillerinin altındaki baklayı çıkartsınlar, eteklerindeki taşları döksünler, gerçek niyetlerini, içlerinde gizlediklerini bir söylesinler..
Bu vesile ile bize dair, ama bizim bilmediğimiz bazı tarihi gerçekleri de dile getiriyorlar..
15 Temmuz darbe süreci içinde o kadar çok şey döküldü ki ortaya. PYD devede kulak kalır.. Sahi Eşref Bitlis’i kim, niçin öldürdü? Dünden bugüne o kadar çok gizli kapaklı gerçek var ki!
Ergün Diler geçen gün Reina’yı yazarken bir iddia attı ortaya. O diyor ki, “Karşı karşıya olduğumuz olay GLADYO operasyonuydu. Birden fazla mesajı vardı. Hem bize hem ilgili devletlere yollanıyordu. Bu işi yapanlar GLADYO B’nin en iyi yetiştirilmiş ekipleriydi... Karşımızda CIA-NATO işbirliği duruyordu. GLADYO B’nin gerçek ismi JSOC’tu. Yani The Joint Special Operations Command. Müşterek Özel Operasyonlar Komutanlığı. Bu oluşum ABD’nin içinde kuruldu, sonra ağ gibi yayıldı. El Kaide de DEAŞ da bunların eseriydi... 1980 yılında kuruldu. Değişen dünyaya uygun bir format olarak hayata geçirildi. Özenle büyütüldü. Kurulduğu yıldan beri 20 binden fazla saldırı ve suikasta karıştığı söylendi.” ABD bizdeki JİTEM türü yapılardan besleniyor da olabilir bu arada.. Sahi bizim JİTEM’ciler ne oldu, ne yapıyorlar?
Yakın tarihin gizli-kapaklı işleri ilgili bilgiler, kozmik odalarda, ABD, İngiltere, Almanya, Rusya, Fransa’nın arşivlerinde gizli. Bırakın konuşsunlar.. Sen de konuş Kirby konuş. Belki yanlışlıkla doğruları, gerçekleri de söylersin.. Selâm ve dua ile..