Abdurrahman Dilipak
Kime niyet, kime kısmet..
Paralel yapı ile ilgili hemen her gün yeni bir belgeye, yeni bir bilgiye ulaşılıyor. Daha sırada varlığı bilinip, ulaşılamayan başka bilgi ve belgeler var.
Yapı zaten başta İsrail olmak üzere birtakım istihbarat örgütlerinin taşeron örgütü. Erdoğan ve AK Parti ile ilgili planları dehşet verici idi. Erdoğan’ı teröre destek vermekle suçlayıp, uluslararası ceza mahkemesine gönderecek ve AK Parti’yi ele geçireceklerdi. Ama olmadı. MİT operasyonu bu işin bir başka bölümü idi.
Mesela, İHH ile ilgili ayrı bir planları vardı. Akıllarınca Mavi Marmara’nın hesabını soracaklardı. O da direkten döndü. Başta Akit olmak üzere mediada da kapsamlı bir temizlik yapacaklardı. Şimdi kendilerine yapılanlardan şikayet ediyorlar ama, esas kendi planları dehşetli idi.
Yeni ortaya çıkan bir dosya var. Bakmayın bugün PKK ve KCK ile kol kola girdiklerine. Düşmanımın düşmanı benim dostumdur anlayışı ile hareket ediyorlar. Yarın fırsat bulsalar yine aynı şekilde davranırlar. Nitekim, “gayeye giden her yol meşrudur”. FETÖ PKK’ya büyük tuzak kurmuş. FETÖ’nün savcıları 17-25 Aralık’tan birkaç ay önce “KCK ANA Davası” diye bir dosya hazırlamışlar. Öyle bir dosya ki, nerede ise bırakın PKK’yı, HDP’lilere selam vereni bile dosyaya dahil etmişler.. Yani o dosyaya göre şu an KCK davasından gözaltına alınan veya tutuklanıp, sonradan serbest kalan herkes tekrar içeri atılacak ve bir daha çıkamayacak şekilde hazırlanmış. Eğer 17-25 Aralık darbe girişimi başarılı olsaydı, FETÖ önünde engel gördüğü herkesi bu defa KCK davasından içeri gömecekti. Şimdi savcılar bu dosyanın ne olduğunu inceliyorlarmış.
Örgüt aslında başarılı olduktan sonra kendi içinde bir temizliğe girecekti. Çok kullanılan, kirlenen, yıpranan isimler tasfiye edilecekti.
Zaten bu bildik bir kural, devrim ve darbeler, önce kendi evlatlarını yer.. Birtakım isimler riskli görevlere gönderilip bitirilir, bir kısmı hain, ajan ilan edilir.. Bir kısmı kurban olarak başkalarının önüne atılır, arkasından ağıt yakılır.
Paralelciler şimdi eski dostlarından uzaklaşıyor, eski dostları da onlardan uzaklaşıyor.. Birileri Pensilvanya için yeni turlar düzenlemek için çaba gösteriyor ama pek de istekli kimse yok..
İçerideki media güçlerini kaybettiler. Şimdi dışarıda yeni bir Tv için çalışıyorlar. Camianın dışındaki tanınmış isimlerden olan, Taraf’ın ilk çıkışına benzeyen liberal, sol, demokrat yeni bir Tv. Oldukça cömert davrandıkları söyleniyor. 2. yeni bir Taraf projesinin hiç de başarılı olacağını sanmıyorum. Özellikle FETÖ yargılaması sürecinde sivil savunma merkezi olarak görev yapacak yeni bir media. Ve tabii içeride, sermaye, siyaset, bürokrasi çevrelerini baskı altında tutacak bir media.. İktidar ve muhalefet üzerinde etkili olacak bir media düşünüyorlarmış ama, pek yüz buldukları söylenemez. Daha işe başlamadan deşifre olmaları da projenin ölü doğması sonucunu doğurabilir.
Paralelcilerin sermaye ayağı, para ilişkileri ve gayrimenkulleri de yakın takipte. Bir de bu işin üniversite ayağı, dil, akademik dergi ve makaleler, intihaller akademik çevrelerin dışındaki insanların dikkatini, önemini yeteri kadar bilemeyebileceği hassas konular..
Bu arada personel yasası ile kamudaki yapılanmanın tasfiyesi konusunda hükümet kanadındaki hazırlıklar devam ediyor olmalı.
Paralel yapı kimseye karşı dürüst, samimi olamadı. O kadar önemli ve büyük bir proje idi ki, bu proje karşısında insancıklar, onların hayalleri çok küçüktü. Gülen “aileden biri” idi, 1962’den beri, bilinen, tanınan biri.. İskenderun’daki askerlik günleri onun için bir başlangıçtı. 1969, 1974, 1978, 1980 ve o muhteşem gün 1991. CIA’nın Türkiye’de İslamcılık raporunun yayınlandığı gün. 1991’den 2000’e nisbeten sorunsuz geçti. REFAHYOL, 28 Şubat, ardından ANASOL-M, AK Parti süreci. Tezkere günleri. İpler Gül’ün Cumhurbaşkanı seçildiği gün koptu. Asıl kırılma 17 Aralık’ta değil, o gün oldu. Ardından BOP çöktü. Ve bugünlere geldik. 17 Aralık’ta daha önce başlayan örtülü savaşın dışa vurması, alenileşmesidir. O gün vuracak ve iktidarı alacaklardı. Ama olmadı. O gün sadece AK Parti’ye operasyon yapılmayacaktı, belki de 1950 sonrası en kapsamlı, en kanlı darbe gerçekleştirilecekti.
Gezi filan da umut olmadı. Terörle de olmuyor. Cumhurbaşkanlığı seçimini de kaybettiler. Seçim yolu ile AK Parti iktidarına son vermek de mümkün olmadı. AK Parti’yi çökertmek için uyguladıkları siyasi baskı, CHP, MHP ve PKK’nın siyasi uzantısını boğdu..
Ama olmadı işte. Ergenekon, Balyoz davasının iddianamesi de çöktü. Dün yargılayanlar, bugün yargılanıyorlar..
FETÖ için gelecek günlerin geçen günleri aratacağını söylemek kehanet olmaz.
Gülenciler Erdoğan için “ya ölecek, kaçacak, ya da tutuklanacak” derken bakalım bu tutmayan kehanetler sahibine dönecek mi.. Gülen Türkiye’ye mi iade edilecek, Kanada’ya mı, Avustralya’ya mı, Güney Afrika ya da Çine mi yerleşecek, ya da Etiyopya’ya mı gidecek. Nereye giderse gitsin, rahat etmeyecek. “Oyun bitti.” Derin devlet için de, FETÖ için de PKK için de yolun sonu.. Batılılara şimdi yeni oyuncular gerek.. Onlar yenilecek ata oynamadıkları gibi kullanım süresi dolan malzeme kullanmazlar.
Selâm ve dua ile..