Abdurrahman Dilipak
Kendi tarihine Fransız olmak!
Hadi İngiltere krallık. Fransa laik bir Cumhuriyet değil mi? Fransız Milletler Topluluğu diye bir topluluk yok mu? Cumhuriyet krallık döneminden bunu tevarüs etmedi mi? Frankofon, Fransızca yazılış şekli ile “francophonie” denilen bir topluluk var. Bunların “La Francophonie” adında Fransızca konuşan ülkelerin oluşturduğu uluslararası ayrıca bir birliği var, “Pays de la Francophonie” yani Frankofon Ülkeler dedikleri ülkeler. Kendi sitelerindeki listede şu ülkeler var: Arménie, Autriche, Bénin, Belgique, Bulgarie, Burkina Faso, Burundi, Côte-d’Ivoire, Cambodge, Cameroun, Canada, Canada Nouveau-Brunswick, Canada Québec, Cap-Vert, Centrafrique, Communauté française de Belgique, Comores, Congo, Croatie, Dominique, Egypte, France, Gabon, Grèce, Guadeloupe, Guinée équatoriale, Guinée-Bissau, Haïti, Hongrie, Laos, Lettonie, Liban, Lituanie, Luxembourg, Madagascar, Mali, Maroc, Maurice, Moldavie, Monaco, Principauté de, Nouvelle-Calédonie, Pologne, R. D. Congo, République Tchèque, Réunion, Roumanie, Sénégal, Sainte-Lucie, Seychelles, Slovaquie, Suisse, Togo, Tunisie, Vanuatu, Viêt Nam.. Batı Afrika CFA Frangı Fransa tarafından eski sömürgeleri için üretiliyor. Benin, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Gine Bissau, Mali, Nijer, Senegal ve Togo’da bu para birimi kullanılıyor, kimse bu konuyu konuşmuyor. Bu para, Senegal’in başkenti Dakar’da Batı Afrika Devletleri Merkez Bankası tarafından tedavüle sokuluyor. Ayrıca birçok orta Afrika ülkesinde tam aynı değere sahip olan Orta Afrika CFA Frangı kullanılmaktadır. Kimin umurunda..
Geçenlerde Kanada’da bir konuşma yaptım burada malum medya bunu diline dolamış. Ben bunu yıllardır söylüyorum. Cindoruk’a da TBMM başkanı olduğu zaman söyledim. “Siz frak giymiş bir şeyhülislamsınız” dedim.. Yıllar önce, 28 Şubat’ta Akdeniz Üniversitesi’nde Akaydın davet etmişti, orada da söyledim bunu. Yasaya göre hilafet kaldırılmadı. Yasaya göre Hilafet mana ve mefhum olarak TBMM’nin ve Cumhuriyetin şahsi manevisinde mündemiçtir. Hilafet kurum olarak kaldırılsa da hilafete ait dini mekanlar ve bir takım eşyaların idaresi vakıflara ve Kültür Bakanlığı’na, TBMM’ye devredilmiştir. Din hizmetlerinin tedviri Diyanet’e, eğitimi MEB’e bırakılmıştır. Yurt dışındaki emlak ve memalik, Dışişleri’nin takibine bırakılmıştır. Hilafet fonu kısmen İş Bankası’na bırakılmıştır. İş Bankası’ndaki nema TDK’ya, idaresi ise CHP’ye bırakılmıştır. Laikçi CHP hilafet fonunu yönetiyor da, Erdoğan niye dünyadaki hilafete bağlı topraklardaki Müslüman halkların hukukuna sahip çıkmasın. Çanakkale’de, Allahuekber dağlarında biz birlikte değil mi idik.. Bu; yasanın Cumhurbaşkanına ve meclis başkanına, başbakana yüklediği bir görevdir.
Bu işlerin başka boyutları da var. Alın size İş Bankası konusu. İşin içinde Çankaya, dolayısı ile Beştepe de var. 1980 darbesinden sonra İş Bankası sermaye artırımına gidiyor. CHP’nin hissesine düşen sermaye artırımı Çankaya’nın örtülü ödeneğinden karşılanıyor. Önce bu hisselerin bugün Beştepe’ye devri gerekir.. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği’nin bu konuya el atması gerekir. Aynı şekilde Hilafet fonundan aktarılan paraların karşılığı olan payın da Diyanet’e devri gerekir.. İş Bankası’ndaki diğer bir % 30’luk hisse İttihat Terakki Bankasının Osmanlı hazinesinden aktardığı paraların İş Bankası’na devri sözkonusu. Bu paranın da hazineye devri gerekir.. Afyon Terakki Bankası varislerinin hisselerine el konulmuş o paranın da İş Bankası’na aktarılması sözkonusu. O hisselerin de hak sahibine verilmesi gerek. Lozan Antlaşması’nda “Anasır-ı İslam” yani Müslümanlar, ümmet olarak tek bir millet sayılmıştır. Hıristiyanlar azınlık kabul edilmiştir. Bütün Müslüman unsurlar devletin asli, kurucu unsuru kabul edilmiştir. Bu çok açık. Kürdü, Türkü, Arabı, Çerkezi, Gürcüsü, Arnavudu, Boşnağı tek bir millet.. Aynı şekilde diğer ülkelerdeki Müslüman unsurlar, Osmanlı Milletler Topluluğu’ndaki Müslüman unsurlar da Türkiye’nin himayesine bırakılmıştır. Onun için hilafet mana ve mefhum olarak muhafaza edilmiştir.
Şimdi ben de diyorum ki, Erdoğan, Beştepe’de 1005 odalı bir külliye yaptı. Bir cami yaptırdı, bir kütüphane yaptırıyor, Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızların içi dolduruldu. Şimdi yasanın kendine yüklediği misyonun gereğini yerine getirerek, Osmanlı’dan tevarüs ettiğimiz, Lozan Antlaşması ile uluslararası bir anlaşmaya konu olan, yasada açıkça ifadesini bulan Hilafetle ilgili İslam topluluğunun hak ve hukukunun korunması konusunun Cumhurbaşkanlığı tarafından tedviri kanuni bir zorunluluktur.. O odalara dünyadaki tüm Müslüman toplulukların temsilcilerinin müşavir olarak atanması gerekir. Bu; inancımızın, tarihin, yasaların bize yüklediği bir zorunluluktur. İngiliz Milletler Topluluğu var, Fransız Milletler Topluluğu var, Osmanlı Milletler Topluluğu niye olmasın. Kaldı ki onlar eski sömürgeleri ile birlik oluşturuyor. Biz kardeşiz. Bakın İş bankası ile ilgili iddialarım kısmen yargıda derdest..
Cumhurbaşkanı geçen gün bir konuşmasında “Bizim sınırlarımız Misak-ı Milli ile başlayıp bitmez, bizim ufkumuzun sınırlarına onların hayalleri bile ulaşamaz, bizim ufkumuzun sınırları içinde Filipinler, Myanmar, Somali, Eritre, Doğu Türkistan, Kazakistan, Bosna var, Kosova var” dedi. Biz ne anlatıyoruz, onlar kimin sazını çalıyor.. Emanet-i Mukaddese’nin ne anlama geldiğini bilmeyenlere neyi anlatacaksınız ki.. Biliyor musunuz bu misyonun gereği yerine getirilmediği için bugün bir buçuk milyar Müslüman imamesi kopmuş tesbih gibi darmadağın. Bugün, yeryüzünde evrensel temsilcisi olmayan tek dini topluluk Müslümanlardır. “Müslümanım” diyen birileri bu hayalin uyanmasından niye korkuyorlar ki. Kim bunlar.
Onlar kim biliyoruz aslında, hani şu Merkel’e “gelme” diyenler, Almanların safına geçip, kendi Cumhurbaşkanlarına savaş ilan ederler.. Gezidekiler.. Türkiye’yi ABD’deki Neoconlara şikayet edip, Türkiye’de Mısır darbesine benzer bir darbe yapılması gerektiğini söyleyenler, hatta daha ileri gidip, BM gözetiminde Türkiye’de bir uluslararası vesayet rejimi kurulması gerektiğini söyleyen aklı evvellerin yerli işbirlikçileri.. Masonik cunta, derin devlet, paralel devlet, malum medyanın eklemlenmiş gazetecileri, besleme STK, malum sermaye filan, yani şu malum faiz lobisi, finansal tetikçiler.. Bunlar şu, Erdoğan’ın davetli olduğu bir yemekte, ev sahibi tarafın nezaket icabı alkol koymadığı sofraya gazeteci olarak dolaylı bir şekilde davet edilen birilerinin yüksek sesle “rakı yok mu, rakı” demeyi, çağdaşlık sanan tipler. 7-8 Hasan paşa mantığı ile hareket etmek için, onların dediğinin aksini yapın, “bak” dediği yöne bakmayın, “git” dedikleri yöne gitmeyin sakın. Şu kendi inancına, tarihine ve kültürüne Fransız olanların peşinden gitmeyin sakın. Selam ve dua ile..