Abdurrahman Dilipak
İyi ya işte!
İşte, tamam, sen yapılan bir eylem karşısında fikrini söyledin, tavrını ortaya koydun. Devletin desteklediği bir mitinge şov dedin.. Senin bu fikrine ve tavrına karşı da millet tepkisini ve tavrını koydu. Bu milli iradeye karşı söylenen bu sözlerin sahibini boykot etti. Halkın belediyesi de halkın sesine kulak verdi ve konseri iptal etti..
Sen kullanınca özgürlük ve demokrasi olan şey, ben kullanınca niye çarpıtma, şaşkınlık ve üzülme vesilesi oluyor ki!
“Demokrasi farklılıklara saygı duymanın, o renkli farklılıklarla omuz omuza yaşamayı becerebilmenin adı” ise, ülkesi ve halkı ile devletin iradesinin buluştuğu bir noktada, belki de tarihin bu en büyük buluşmasını şov olarak gören birine karşı halkın kararı ve tepkisini demokrasiye karşı gibi görmek ve göstermek nasıl bir aklın ürünüdür? Evet hadi “o renkli farklılıklarla omuz omuza yaşamayı becerebilme”ye devam!
Ha! Anladım. Tabii çobanın oyu ile, Prof.’un oyu bir olmaz!. Bir sanatçı ile bir AK Partilinin oyu nasıl bir olabilir!?.. Evin hanımı kırınca “hayırdır inşallah” denir, hizmetçi kırarsa “Kör müsün”. Sıla hanım her şeyi söyleyebilir, onun sözleri hoşgörü ile karşılanmalı, ama AK Partililer haddini bilmeli..
Bu arada Sıla Gençoğlu “hanımefendi”, “Demokrasiye sığınarak söylediklerim, demokrasi mitingine katılmama gerekçemin geldiği noktayı şaşkınlık ve biraz da üzüntüyle izlemekteyim. Gündemi acılarla dolu bir ülkede sizleri bu meseleyle ilgili meşgul ediyor olmaktan da hicap duyuyorum. Demokrasi farklılıklara saygı duymanın, o renkli farklılıklarla omuz omuza yaşamayı becerebilmenin adıdır. Söz konusu demecimde şehitlerimizi ya da demokrasi nöbeti tutan yurttaşlarımızı kast etmediğimi açıklamak zorunda kalmış olmayı ve kelimelerimin hoyratça çarpıtılmış olmasını hâlâ hazmedebilmiş değilim. Hakkımdaki tartışmaları bu ruh hali ve yangını ile takip etmekteyim. Demokrasi ve ahlak çerçevesinde yapılan her türlü yorum, eleştiri ve sergilenen tutum kıymetlimdir. Saygı, sevgi, iyi niyetle.”
Evet aynen öyle, ben de bu durum tesbitini aynı saygı, sevgi ve iyi niyetle” yapıyorum. “Ama küçük bir hatırlatma yapmadan edemeyeceğim.. Siyaset erbabı, Basın, STK temsilcisi ve bilim ve sanat adamlarının “genişletilmiş eleştiri hürriyeti” olduğu gibi, “artırılmış tahammül yükümlülüğü” de vardır..
Tamam, aramızda bir bilişim sorunu var, sen bu halkı, bu halk da seni anlamıyor.. Sığındığı “Demos-Kratos” işte o halkın iktidarıdır. Orada o halk ve o halkın meşru iktidarı ve muhalefeti ile bir “millet iradesi” vardır..
Bizim aydıncıklarımız Amerikan demokrasisine hayrandır. İyi ki, bizim mahkemeler “Millet adına” karar veriyor ama, milleti yargılamaya katmıyor. Eğer Amerika’daki gibi mahkemelerde halk jürisi olsaydı. O “demos” ona gününü gösterirdi.. Bizimkiler halksız demokrasi istiyor.
Beyaz, seküler Türkler her zaman haklıdır. Haksız olmaları durumunda ilk madde uygulanır..
Bizimkiler halksız demokrasi, Şeriatsız İslam, yumurtasız omlet istiyor, ama bu henüz icad edilmedi. Onlar için laiklik, “kutsalı olmayan bir din”dir sanki, dine karşı bir din, dinin de uymak zorunda olduğu üst normdur.
Bizimkiler laiklikle sekülerizm arasındaki farkı da bilmez. Dini de bilmezler, devleti de. Mesela laikliğin bütün Fransa’da geçerli olduğunu zannederler. Bilmezler, bilmediklerini de bilmezler, öğrenmek de istemezler. Dahası herkese de öğretmenlik yapmak isterler.. Cumhuriyet ile demokrasi arasındaki ilişki ve çelişkiyi de bilmezler mesela..
Bazan insanlar özür dilerken özrü kabahatinden büyük olur. Şecaat arz ederken sirkatlerini söylerler..
Eleştiriyorsanız, eleştirilmeyi de kabul edeceksiniz. Siz bütün bir toplumu hedef alıyor, milyonlarca insanı şovmenlikle suçluyorsanız, o milyonlarca insan “Hıııı” diyince korkup kaçmayacak, “ne oluyor, ben ne yaptım ki, saldırıyorsunuz” demeyeceksiniz.. Tamam katılmayın, niye katılmadığınızı da söyleyin, ama o insanlar da sizin fikrinize katılmayınca, sizin onları boykot ettiğiniz gibi, onlar da sizin konserinizi boykot edince mızıkçılık yapmayacaksınız..
Siz herkese her şeyi söyleyeceksiniz, bu demokrasi olacak, biz size aynı şeyi söyleyince bu “saldırganlık” olacak, yok öyle bir şey.. “Vurana elsiz, sövene dilsiz” değiliz.. “Tom amca” değiliz. Milletinin değerlerine saygısı olmayana bu milletin de saygısı yok. Bizi aşağılayanı alkışlamak zorunda değiliz.. Darbe yönetimlerindeki gibi milleti teslim alamayacaksınız. Bu insanlar cellatlarını alkışlamak istemiyorlar artık. Sizin şov dediğiniz birliğin dünyaya verdiği mesaj buydu aslında. Siz asıl bu mesajı doğru okuyamadınız. Sorunun temelinde bu var.
Geçen gün Mersin’deydim, üniversiteye arazi bağışlayan kadını, üniversitenin açılış törenine başı kapalı diye almamışlar.. Binayı yaptıran işadamının da karısı başörtülü diye törene alınmamış. Millet o günleri de gördü..
Siz konuşmaya devam edin, susmayın, ama milletin size cevabını da dinleyin.. Başkalarından beklediğiniz sabır ve anlayışı, siz de onlara gösterin.
Konuşun, özgürlük mücadelesi bazan bedel ödemeyi gerektirir. O bedeli ödemeye hazır değilseniz üzülürsünüz.. Sizin gibiler konuşsunlar ki, kim kimdir öğrenelim..
Size yapılmasını istemediğiniz şeyi, siz de başkasına yapmayın.. “Kendine demokrat diye bir şey yok. Bu dünya etme-bulma dünyasıdır. Eden bulur! Söz hedefine ulaşmazsa, döner sahibini vurur. Başkasının gözünde çöp arayanlar, önce kendi gözlerindeki merteği çıkarması gerekir.. Laf ile millete binlerce nizamat verirken, eğer hanenizde binlerce seyyie bulunuyorsa, önce dön de aynada kendine bak derler..
Selâm ve dua ile..