Taha Kılınç
İslâma hizmet, insanlığa hizmettir
Herkes, insanlığa hizmet etmenin en şerefli vazife olduğunu ve bunun için çalıştığını söyler. Kendi keyfi, zevki ve para kazanmak için olan çalışmalarını, didinmelerini, bu hizmet maskesi ile örtenler pek çoktur. İnsanlara hizmet, onları dünyada ve ahirette rahata, huzura kavuşturmak demektir. Bunun da tek yolu, tek başarıcısı, insanları yaratan, yetiştiren, merhameti ve ihsanı sonsuz bol olan Allahü teâlânın gösterdiği, saadet yolu yani İslâmiyettir. O hâlde, insanlığa hizmet, İslâma hizmet ile olur. İslâma hizmet, insanlığa hizmettir. İnsanlığa düşman olanlar, İslâmiyeti yok etmeye çalışmıştır. Saldırmalarının en tesirlisi, Müslümanları aldatmak, içeriden yıkmak olmuştur. Onları bölmüşler, birbirine düşman etmişler, dinsizlerin pençesine düşmelerine sebep olmuşlardır. İslâmiyete hücum edenlerin başında, İngilizler ve casusları gelmektedir. Resûlullah efendimiz, Müslümanların başına gelecek bu felaketleri haber vermiş ve;
(Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak. Bunlardan yalnız, benim ve Eshâbımın izinde giden bir fırkası, Cehennemden kurtulacak) buyurmuştur. Bugün, Cehenneme gidecek olan yetmiş iki fırkadan çoğu kalmadı. Şimdi, yeryüzündeki yüz milyonlarca Müslüman, yalnız Sünni ile Şii ve Vehhabi denilen üç fırkadır. Bugün, Müslümanların bu üç fırkası birbirleri ile uyuşmazsa, el ele vermezse, birbirlerini kötülerlerse, İslâmın düşmanları yalanlarla, iftiralarla, İslâmı bozacak, Müslümanları parçalayacak, gençleri aldatacak, dinden çıkaracaklardır. İnsanları bu facialardan kurtarmak, ancak İslâma hizmet ile, İslâmı kurtarmakla olur. Bugün Avrupa’da, Amerika’da insan haklarına malik olan hür milletlerde bulunan bir kimse, bilerek veya bilmeyerek, İslâmiyete uyduğu kadar, rahata, huzura kavuşmaktadır. Bu hakikatlere inanmak ve uyanmak için, zalimlerin pençesine düşmüş Müslümanların ibretlik hâline bakmak yeterli olmaktadır.
Bütün ehl-i sünnet âlimleri gibi İmam-ı Rabbânî hazretleri de, Mektûbât isimli kitabında bu hadis-i şerifi nakletmektedir. Peygamber efendimiz;
(İslâm dini garip olarak başladı. Son zamanlarda da garip olacaktır. Bu garip insanlara müjdeler olsun! Bunlar, insanların bozduğu sünnetimi düzeltirler) buyurmuştur. Ehl-i sünnet âlimleri bu hadis-i şerifi açıklarken buyuruyorlar ki:
“İslamiyetin başlangıcında, insanların çoğu, Müslümanlığı bilmedikleri, onu yadırgadıkları gibi, ahir zamanda da, dini bilenler azalır. Bunlar, bozulmuş olan sünneti, ıslah ederler. Bunun için, emr-i ma'rûf ve nehyi anilmünker yaparlar. Sünnete, yani İslâmiyete uymakta başkalarına örnek olurlar. İslâm bilgilerini doğru olarak yazıp, kitaplarını yaymaya çalışırlar. Bunları dinleyenler az, karşı gelenler çok olur. O zamanda, sevenleri çok olan din adamı, doğru arasına eğrileri, hoşa giden sözleri karıştıran kimsedir. Çünkü yalnız doğruyu söyleyenin düşmanları çok olur.”
Kur'ân-ı kerîmin her âyetine (her cümlesine) inanmak şartdır. İçinden birisine inanmamak, insanın îmânını giderir. Îmânsız insanın âhıreti husrândır.
Allahü teâlânın emrleri münâkaşa edilemez. Herkesin kendi anlayışına göre ma'nâ vermesi veyâ işine geldiği şeklde anlaması câiz değildir. Kur'ân-ı kerîmi en iyi anlayan yalnız Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sellem"dir. Peygamberimiz "aleyhisselâm" Kur'ân-ı kerîmin, bizim anlamadığımız taraflarını hadîs-i şerîfleri ile açıklamışdır. Ayrıca büyük din âlimleri, Kur'ân-ı kerîmi tefsîr etmişlerdir. Kur'ân-ı kerîmde pek çok âyetlerin çok geniş ma'nâları vardır. Onun için Kur'ân-ı kerîmi kelime kelime terceme etmekle tam ma'nâsı ifâde edilemez. Ancak, her âyetin salâhiyyetli büyük din âlimleri tarafından tefsîr ve îzâh edilmesi ile ma'nâsını öğrenmek mümkindir.
Kur'ân-ı kerîm, Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" sözleridir diyenler vardır. Bunu söyleyenler, hiç şübhesiz îmânsızdır, kâfirdir.
Kur'ân-ı kerîm, Peygamberimize "sallallahü aleyhi ve sellem" âyet âyet gelmeğe başladığı zemân, o zemânın en meşhûr arab şâirleri ve edîbleri bir âyetinin benzerini söylemekden âciz kaldıklarını ifâde etmişlerdir. Bu bakımdan da Kur'ân-ı kerîme bir mu'cize denmekdedir. Kur'ân-ı kerîm, Allahü teâlânın insanlara en büyük ni'metidir. Çünki Kur'ân-ı kerîm, dünyâ ve âhıretde insanları se'âdete götürecek yolları açıklamışdır. Bu yolda gidenlere ne mutlu!..
İbni Âbidîn hazretleri "rahmetullahi aleyh", evlenecek insanlarla ilgili fıkh bahsinde buyuruyor ki; Kul hakkına riâyet edemiyecek olan evlenmesin. Kul hakkına dikkat edin, helâlleşin.
Hanımların gönlünü yapmak lâzım. Hadîs-i şerîfde; "Sâliha bir hanım Cennet ni'metidir" buyuruluyor. Onun için, onlara hizmet edeceğiz, duâlarını alacağız. Ayakda durduğumuz müddetçe hizmet edeceğiz. Fekat ayakda duramazsak o zemân onlar hizmet edecek.
İnsanın nefsi, varlığı, cinsi, cibilliyyeti, direksiyona oturduğu zemân belli olur. Hep gaza basmak ister, hep başkalarını geçmek ister, hep önde gitmek ister. Hâlbuki bilmez ki, yol hakkı önündekindeyken, onun hakkını alırsa, kul hakkına girer.