Taha Kılınç
İnsanlara yapılacak en büyük hizmet
İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara dînini öğretmek ve sonsuz Cehennem azâbından kurtulmasına çalışmaktır. Peygamber efendimiz; (Allahü teâlânın çok sevdiği kimse, dinini öğrenen ve başkalarına öğretendir.) buyurmaktadır. Dinimizin temeli, îmânı, farzları ve haramları öğrenmek ve öğretmektir. Allahü teâlâ, Peygamberleri bunun için göndermiştir. Bunlar öğretilmezse, İslâmiyet yıkılır, yok olur...
Cenabı Hak da, Tahrîm sûresi altıncı âyeti kerimesinde meâlen; (Kendinizi ve evlerinizde ve emirlerinizde olanları ateşten koruyunuz!)buyurmaktadır.
Bir babanın, evlâdını Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha mühimdir. Cehennem ateşinden korumak da, îmânı ve farzları ve haramları öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenalıkların başı, fenâ arkadaştır. Çocuklarına îmân, Kur'ân-ı kerîm ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saâdetine ererler. Bu saâdette, anaları, babaları ve hocaları da ortak olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise bedbaht olurlar. Yapacakları her fenalığın günahı ana, baba ve hocalarına da verilir. Müslümanlar, Allahü teâlânın emrettiği iyi şeyleri, öğrenmek, öğretmek ve yapmak için uğraşır. İnsanlara yapılacak en büyük hizmet, onlara İslâmiyeti öğretmek ve böylece onların, dünya ve âhıret mutluluğuna vesile olmaktır. Bunun karşılığı da, Cenâbı Hakkın rızasını kazanmaktır.
Amel; imanı korumak için, imanı muhafaza etmek için, imanla ölmek için birer sebebtir.
Yanlış bir ilaç, adamı canından eder. Ama yanlış bir inanç, insanı dininden eder.
Sormaktan hiç çekinmeyin. İnsanın nefsini en dehşet şekilde tahrip eden bir şey, sormaktır.
Dünya sevgisi her cins günahın başıdır.
Bizim işimiz insanlar kurtulsun diye uğraşmak, ahiretde yanmasınlar diye uğraşmaktır. Dinimizin yayılması için çalışanlar, Peygamber efendimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" vârisleridir. En zor iş, dîne hizmet etmektir. Allahü teala sevdiği işi sevdiklerine yaptırır, sevmediği işi sevmediklerine yaptırır. Allahü tealanın en sevdiği iş, dinimize hizmet etmektir. Kim dîne hizmet ederse, din ona sahip çıkar. Dîne hizmet eden aziz olur. Ölürken şehid olarak ölür. Emr-i maruf sevabı, harp meydanında gazaya verilen sevabdan daha fazladır. Bu zamanda fitne çıkarmadan hizmet edebilmek çok mühimdir.
|
|
|
Seyfeddîn-i Fârûkî "kuddise sirruh" hazretleri, Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî "kuddise sirruh" hazretlerinin oğlu ve Silsile-i âliyye büyüklerinin yirmibeşincisidir. Bir mektubunda buyurdu ki:
"Allahü teâlâya hamd olsun. İki cihânın efendisi Muhammed aleyhisselâma salât-ü selâm olsun. Hâfız Abdülazîm Münzirî, Kırk Hadîs-i Şerîf adlı kitâbında, İbn-i Ömer'den (radıyallahü anh) rivâyet ediyor: "Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem efendimiz buyurdular ki:
"Kim ki bir mümin kardeşinin ihtiyâcını temin ederse, mahşer günü ameller tartılırken terâzinin başında duracağım. Benden imdâd isteyince, o zâta mutlaka şefâat edeceğim."
Ömer bin Abdülazîz "rahmetullahi aleyh" hazretleri son Cuma hutbesinde buyurdular ki;
Ey muhterem cemâat! Âhiret âlemine gidenleri her gün uğurluyor ve götürdüğünüz kabirlerde kara toprak altında yataksız, yastıksız, tek ve tenha bırakıp dönüyorsunuz. Ölümün acısını duyan o fânîlerin hâli ne kadar merhameti çeker ve ibrete değer. Tanımadıkları bir âleme sefer etmişler, sevdiklerinden ayrılmışlar. Gelip geçici emânet bir hayatın gaflet uykusundan uyanmışlar, ama iş işten geçmiş, telâfi imkânı elden çıkmış, naz ve nîmet içinde beslenmişlerken yatak ve yastıkları kuru toprak olmuş, terkettikleri dünyâ malından istifâdeleri yok. Yaptıkları incir çekirdeği kadar da olsa, bir hayrın imdâdını bekliyorlar. Düşünmeğe değer bu hâllerden ibret almaz mısınız?