Metin Özer
İNÖNÜ 50 TON OSMANLI ARŞİVİNİ HANGİ ERMENİ’YE SATTI?
10 Nisan 1928 yılında İnönü önderliğinde 264 CHP milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti’ni dinsiz yaptı.
O gün bugündür Türkiye Cumhuriyeti’nin bir dini yok maalesef…
Devleti dinsiz yapan İsmet İnönü’nün tek hedefi bu değildi. İnönü ahalinin de dinsiz olmasını istiyordu.
Hedefe ulaşmak için gizli odalarda ince ince hesaplar yaptılar. Adım adım ilerlediler.
İşe hilafeti kaldırmakla başlanıldı.
Osmanlı Hilâfeti, 1924 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından feshedildi.
Türkler o güne kadar hilafet sayesinde bütün İslam âlemine, önderlik ve ağabeylik yapıyordu.
Onları koruyup kolluyor ve bir arada tutuyordu. Anlaşmazlıklarında hakem oluyordu.
Hilafet kaldırılınca, Türkiye’nin İslam memleketleriyle bütün bağı kesildi.
Bu karar sadece bizi değil bütün İslam âlemini etkiledi.
Hilafetin kaldırılmaması için dünyanın dört bir yanından Müslüman ulema Türkiye’ye gelip zamanın yönetimine adeta yalvardı, ama kimse dinlemedi.
Hilafetin kaldırıldığı gün başta Hindistan ve Pakistan Müslümanları olmak üzere bütün İslam âlemi gözyaşına boğuldu.
Başsız kalan Müslümanlar ne yapacaklarını bilemez oldu.
Her kafadan bir ses çıkmaya başladı.
Oluşan bu kargaşa ortamı sayesinde düşmanlıklar arttı ve nihayetinde bölündüler ve parçalandılar.
Onlar küçülünce, İngilizlerin ve batının sofrasında meze oldular.
CHP’nin pisliği sadece bize bulaşmadı, bütün İslam âlemine zarar verdi.
Bugün Ortadoğu coğrafyasında onlarca devletin olmasının tek nedeni, Türkiye’nin hilafeti kaldırmasıdır.
İsrail diye bir devletin kurulmasının nedeni de Türkiye’nin hilafeti kaldırmasıdır.
Kılıçdaroğlu ‘Helalleşme” diyor ya, emin olun CHP bugün helalleşmeye başlasa bin yıl sürer.
Bugün Filistin de Gazze’de Müslümanlar kırılıyorsa sebebi bizim CHP’dir.
Bugün Mekke ve Medine Vehhabilerin elinde ise, abartısız söylüyorum bunun müsebbibi CHP’dir.
Bugün Yemen’de siviller öldürülüyorsa, bunun da vebali CHP’nin boynunadır.
Aynı şekilde sürekli işgale uğrayan Afganistan, Irak ve Afrika ülkelerinde katledilen Müslümanların vebali de, Hilafetin kaldırılması için el kaldıran CHP Milletvekillerinin ve o partinin mensuplarınındır.
Biz ,“CHP’ye oy vermek büyük bir vebaldir” derken sadece ülkemizdeki zulümleri değil, cümle İslam âlemindeki zulümleri kastettik.
Üstad Necip Fazıl; "CHP bir parti değil, Türke dinini, dilini ve özünü kaybettirmeye memur bir katliam müessesesidir." Demişti.
Emin olun Üstad az söylemiş.
CHP sadece Türke değil bütün İslam âlemine; dinini, imanını, birliğini, toprağını ve hürriyetini kaybettirme müessesesidir.
CHP, İslam memleketlerini batıya peşkeş çektirme virüsüdür.
Bulaştığı yerde ne din ne de iman bırakır. Allah muhafaza çok ağır din arazlarına sebep olur.
İsmet İnönü’nün de zaten gayesi vatanı düşmandan kurtarmak değil, İslamı ortadan kaldırmaktı.
Buyurun size bir örnek…
Silah arkadaşı Kazım Karabekir İsmet İnönü ile arasında geçen konuşmayı şöyle nakletti;
- "Türk milleti Müslüman olarak kalmaya devam ettiği müddetçe güvende olamayacaktır.
İngiltere ve batının dostluğunu kazanamayacaktır. Bulgarları kendimize örnek alalım."
(Kazım Karabekir'in "Paşaların Kavgası" kitabı sayfa 162)
Aynı kitapta 19 Ağustos 1923'te Ankara istasyon binasında (Ulus’taki Eski Meclis binası) yapılan "İslamı Yok Etme" toplantısında, İsmet İnönü’nün şöyle dediği tarihe not edilmiş;
- " Elimizde kuvvet varken hocaları kaldıralım. Bunu yaparsak gençliğin kafasını Allah ve peygamber gibi boş laflardan ve kavramlardan kurtarmış oluruz."
İsmet İnönü’nün İslam’a ve dine olan düşmanlığının tek şahidi Kazım Karabekir de değil.
1933 senesinde Türkiye'nin Sofya Büyükelçisi Tevfik Kamil. Yıllık iznine gelmiş.
Aile dostu olan Başbakan İsmet Paşa'yı ziyarete gitti. Sohbet ederlerken bir ara şöyle dedi; "Biraz da manevi gelişmeye hizmet etseniz."
Milli Şef büyükelçiye hiddetlendi : "Hala böyle şeyler mi düşünüyorsunuz. Biz 30 sene sonra Türk gençliğin kafasını Allah ve peygamber gibi boş laflardan ve kavramlardan kurtarmış olacağız."
Allah’a çok şükür ki; bu milletin sonraki nesilleri asla dinlerini unutmadığı gibi CHP’ye de iktidar yüzü göstermedi. Ancak sırtını dayadıkları askerlerin darbeleriyle iktidara gelebildiler.
Şimdi de iktidar olabilmek için Türkiye’yi yıkmak isteyen HDPKK’dan medet umuyorlar.
Çaresizlikten, PKK necasetinden medet umar hale geldiler.
Bu hal bile, CHP’nin nasıl bir kanalizasyon çukuruna düştüğünü gösteriyor.
Sadece PKK mı?
İnönü’nün yaptığı gibi gizli gizli İngilizlerle ve Amerika ile temasa geçtiler.
Neyse biz bugünü bırakıp meselemize dönelim.
İnönü bilinçli bir din düşmanıydı.
Cumhuriyet’ten sonra getirilen bütün dini yasaklarda onun teklifi ve imzası vardı.
1925 yılında Hıyanet-i Vataniye Kanunu'nda değişiklik yapıldı.
Dini siyasete alet edenlere idam cezası verilmesi, ceza kanununa girdi.
Dini siyasete alet edenler bu bahaneyle asıldı ama siyasetin dine karışması serbest kılındı.
İşin doğrusun söylemek lazımsa, din bir şeye karışmadı esas CHP dine karıştı.
1925’de "Şapka Kanunu" yayınlandı, dini kıyafetler giymek yasaklandı.
Bu kanunla Yahudilerin milli şapkası olan fötr şapka giymek mecbur kılındı.
Bu kanun bütün dünyada alay konusu oldu.
Dönemin ünlü Fransız “La Presse” gazetesi, TBMM’nin aldığı bu şapka kanunuyla dalga geçip baş makalesinde şunları yazdı;
“Bir memlekette ki, hükümetin giymesini istediğini şapkayı giymeyeni asarlar, orada Cumhuriyet olur mu? Sizde (Türkiye’de) Millet Meclisi mi var?” (Kaynak: La Presse gazetesi, 9 Eylül 1928 nüshası)
Ve bir başkası…
”Şapka giyenler, her yerde külah giyenlerin karşısına çıktı. Hatta neredeyse baş giysisini değiştirecek yerde fes de ısrar edenlere veya şapka giymeyip başı açık dolaşanlara karşı dayak dâhil her türlü enerjik çarelere başvurulurdu. Birçok fırsatlarda sokaklarda, vapurda, gösteri salonlarında ”şapka”lar,”fes”lere hücum etti! Fes ve fesliler daima yenildi. Fesler şapkalılarca parçalandı, ayaklar altına alınıp ezildi veya denize atıldı.” (Kaynak: Paul Gentizon, M. Kemal ve Uyanan Doğu, sayfa 99, 100. Belgelerle gerçek tarih)
İşin acı tarafına bakın ki CHP, fötr şapka giymeyen onlarca garibanı da sokak ortasında astı.
Şapka Kanunu'na muhalefetten Sivas, Rize, Giresun, Maraş, Erzurum gibi illerde en az 78 kişi idam edildi, çok sayıda kişi hapis cezalarına mahkûm oldu ve sürgüne yollandı.
Bunların bir kısmı şapkaya karşı çıktığı için değil, alacak parası olmadığı için şapka giymemişti.
Bay Kemal, Bunlarla da helalleşecek misin?
1 Kasım 1928’de büyük bomba patladı:
Latin harflerinden uyarlanan Türk alfabesi kabul edildi.
Türk milleti yeni bir lisan ile bir gecede cahil edildi. Âlimle cahil, okumuşla okumamış eşitlendi,
Devletin arşivi, kütüphane ve evlerdeki bütün kitaplar bu kararla çöpe atıldı.
Koca Türk tarihi resmen yok edildi. Arapça ve Osmanlıca arşiv ve eserler yakılmaya başlandı.
Böyle bir kültür ve tarih katliamını işgal kuvvetleri bile yapmamıştı.
1931 yılında Türkiye'nin 600 yıllık askeri, siyasi ve iktisadi belgeleri, Maliye Bakanlığınca Latin alfabesine geçildiği, Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Farsça yazılı belgelerin işlevini yitirdiği gerekçesi ile yakılmak istendi. Sonra bu kâğıtlardan para kazanabileceklerini düşünerek yakmaktan vazgeçtiler
Osmanlı’nın dağ gibi arşivi, gelir elde edilmesi amacıyla satışa çıkarıldı.
Askeri, mali, siyasi, hukuki, edebi, denizcilik ve bilim tarihi ile ilgili yaklaşık 30-50 ton arası değerli belge; Sofya'da faaliyet gösteren Srnee Berger kâğıt fabrikasının sahibi İsviçre Asıllı Ermeni Berger ailesi tarafından, Maliye Arşivi'nden kâğıt hamuru yapılmak üzere Okkası 3 kuruştan satın alındı.
Oğuz Kaan’dan (Rahmetullahi Aleyh) Sultan Alparslan’a, Ertuğrul Gazi’den Vahdettin Hana büyük bir itinayla tutulan Türk Milletinin tarihini, balyalayıp 103 vagonla Bulgaristan’a yolladılar.
Osmanlı arşivinin yakılması veya satılmasını isteyen Maliye Bakanı, CHP’nin önemli isimlerinden Şükrü Saraçoğlu idi. Türk milletinin tarihini Bulgar’a satan bu adam sıkı Türkçü geçiniyordu.
Araştırmacı yazar Aytunç Altındal, 1942’de başbakan olan Saracoğlu’nun Kod adı Harem olan Amerikan Ajanı olduğunu belgeledi.
Saraçoğlu Millet Meclisi kürsüsünden, "din zehirdir!" diyebilecek kadar cüretkâr ve küstahtı.
30 sene içerisinde dini tamamen ortadan kaldıracaklarını söylüyordu, Yüce Allah onu ortadan kaldırdı. Hem de korkunç bir şekilde.
Ölüm anını gören bir hoca şöyle anlattı; “Adamın öyle korkunç, simsiyah, kömür gibi bir suratı var ki, bakılamıyor. Öyle bir ıstırap içinde, öyle bir bağırıyordu ki, heyecandan ben bir şey okuyamadım”
Arşivin satışını öğrenen Son Posta Gazetesi yazarı İbrahim Hakkı Konyalı, evrak satışının durdurulması için uğraştı, ama başarılı olamadı.
Satış izni veren İnönü tarihimizi yok etmeye çoktan karar vermişti.
Arşivin satışının durdurulması için Manisa Milletvekili Refik Şevket TBMM'ye önerge verdi.
Ortalığın karışacağını düşünen İnönü, Bu önerge üzerine genelge yayınlayarak arşivin geri kalanının satışını durdurdu.
Türk basınının tepkisi üzerine Bulgaristan Başkonsolosluğu'nda görevli Panço Doref, Sofya'daki Srnee Berger fabrikası tarafından satın alınan kâğıtların lüzumsuz kâğıt değil, önemli Osmanlı belgeleri olduğunu kendi hükümetine bildirdi.
Büyükelçi, gelen arşivin eritilip hamur edilmesinin ileride savaş sebebi bile olacağını belirtti.
İşin ciddiyetini fark eden Bulgar hükümeti; arşiv belgeleri Ermeni’nin fabrikasına ulaşmadan, Sofya Tren İstasyonu'nda el koydu.
Bu sayede Osmanlı arşiv belgeleri, hamur olmaktan kurtarıldı.
Gelen belgeler Bulgar yetkililer tarafından teker teker tasnif edildi. Bizim belgelerimizle bir Osmanlı enstitüsü kurdu.
Türkiye’de bile olmayan en büyük Osmanlı arşivi CHP ve İnönü sayesinde Bulgaristan’dadır.
Bugün, Bulgaristan Milli Kütüphanesi Nadir Eser Departmanı'nda Osmanlı Devleti'ne ilişkin bir milyona yakın arşiv belgesi bulunuyor.
Bunların büyük bir bölümü Osmanlı Türkçesi, geri kalanı ise Arapça ve Farsça belgelerdir. Kütüphanede; 191 adet kadı sicili, 720 maliye, 405 tımar defteri bulunuyor.
Özal döneminde, Türkiye’nin hafızası niteliğindeki bu arşivin getirilmesi için çok uğraşıldı ama başarılı olunamadı. Asılları yerine bir bölümünün kopyasını alabildik.
Çıldırmamak elde değil.
İşte bu yüzden yakın tarihimizi bilmemizi istemiyorlar.
CHP demek, yıkım demektir.
CHP demek, Bu milletin tarihine ve dinine düşmanlık demektir.
CHP’ye oy veren de destek veren de yaptıklarından ve yapacaklarından mesuldür.
Bay Temel, Kılıçdaroğlu’nun ayaklarına paspas ettiğin partin de sende bu vebale artık ortaksınız.
Babacan’a ve Davutoğlu’na sakın kızmayın.
Cenab-ı Allah bunları helak etmek için CHP’yi sebep kıldı.
Onlar da hırsının kurbanı olup kurtuluşu CHP’de sandı.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ