Metin Özer
HİLAFETE YARDIM PARASIYLA KURULAN BİRA FABRİKASI
Kurtuluş Savaşı’ndan zafer haberleri geldikçe, Hindistanlı Müslümanlar sokaklara dökülüyor ve toplu olarak dua ediyorlardı. Yollarda şükür kurbanları kesiyorlardı.
O tarihte Pakistan ve Bangladeş devlet olmadıkları için Hindistan çatısı altındaydı. ‘Hindistan Müslümanları’ deyince; Hindistan, Pakistan ve Bangladeş Müslümanları olarak anlayın.
Hindistan Müslümanları bu zaferleri kendi zaferleri gibi görüyordu.
Savaş kazanılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulunca, bayram edip toplu duaya çıktılar.
Kısa bir süre sonra sevinçleri kursaklarında kaldı.
‘İşgalden kurtulsun’ diye yardım paraları gönderip, sabahlara kadar dua ettikleri Hilafetin temelli kaldırılacağına yönelik haberler gelmeye başladı.
Büyük zaferden sonra Başvekil İsmet İnönü İstanbul’u ziyaret ettiğinde, Halife’ye uğrama gereği bile duymadı. Bu dinen de yönetim olarak da nezaketsizlikti…
Bu haber İslam âleminde duyulunca, Hilafetin kaldırılacağına yönelik kaygılar arttı.
Halifeliğin merkezinin şehir değiştireceğine ve Konya’ya taşınacağına (İkdam gazetesi, 9 Teşrin-i sani 1923) dair çıkan haberle başlayan söylentiler, Halifenin istifa edeceği haberleri ile tartışmaların büyümesine sebep oldu.
Tanin Gazetesi 2 Aralık 1923 tarihli neşriyatında İnönü’nün Halifeyi ziyaret etmemesini şu sözlerle eleştirdi;
- Hilafet diye bir müesseseyi tanıyacaksak – ki tanıyoruz- hilafeti memleketimizde alıkoyacaksak – ki koyuyoruz ona layık olduğu derecede hürmet göstermeliyiz. Çünkü tabiidir ki, hilafeti tanımakla ve ona hürmetimizi istinatgâh olarak göstermekle bir menfaat-ı vataniye takip ediyoruz.
İşte bizim Ankara zimamdaranını kabahatli gördüğümüz noktalar korkaklık ve miskinlik ile mantıksızlık ile itham ettiğimiz cihetler bunlardır.
Ya hilafeti istemeyiz diyecekler ve memleketten çıkaracaklar yahut isteriz memlekette lazımdır ve faidelidir diyecekler ve ondan sonra da hiç olmazsa adab-ı muaşeretin icabeti dairesinde hürmet göstereceklerdir. Bundan başka çıkar yol yoktur” (Kaynak: Gamze Yaylagül)
Hilafetin kaldırılma konusu o günlerde Hindistan gazetelerinde bir numaralı mesele olarak manşetlerden düşmüyordu. Her yerde bu konu konuşuluyordu.
Hindistanlı Müslüman önderler İsmet İnönü’ye ithafen yazdıkları mektupta; halifeliğin İslam camiası için öneminden bahsettikten sonra halifeliğin kaldırılmaması için gözdağı verdi.
Bu mektup İnönü’nün eline geçmeden önce Türkiye’deki bazı gazetelerde yayınlandı.
İsmet İnönü’nün direktifi ile mektubu neşreden gazeteciler gözaltına alınıp, İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı. ‘Hıyanet-i Vataniye’ kanunu çerçevesinde İngiliz ajanı olup olmadıklarının araştırılması istendi.
Konu Hindistan’daki Ecnebiler ve Şii’ler arasında tartışılmaya başlanınca; Hindistan Sünni birliği şöyle bir açıklama yaptı;
“Türkiye’nin şekli hükümeti meselesi tamimiyle Türk meselesidir ve münhasıran Türk milleti tarafından hal edilmesi lazım ve vaciptir.
Hilafet meselesi ise Sünni mezhebine mensup olan Müslümanlar dünyasını alakadar eder. Milyonlarca Sünni Müslümanlar arasında Hilafet meselesini Türkiye ile bilaitilaf hal ve tavsiyeye muktedir pek çok erbap akıl ve iktidar vardır ki bunlar gayri Sünni Müslümanlardan rey ve nasihat almak lüzumu hissetmezler. Sünni Müslüman dünyası kendi haricinde olanların Hilafet davasını müdafaa etmesini istemez” (İkdam, 11 Kânunuevvel, 1923- Gamze Yaylagül).
Hilafete son veren Kanun 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilerek, halifelik kaldırıldı.
TBMM’deki görüşmenin neticesinde, “Hanedan erkânları hudut haricine çıkarılacak, kadınlardan isteyenler Türkiye dâhilinde kalabilecektir” kararı verildi.
Böylece halife dâhil bütün Osmanlı hanedanı sürgün edildi.
Hilafetin kaldırılıp halifenin sürülmesi Hindistan Müslümanları arasında inanılmaz bir şoka neden oldu. Ülkede resmen matem yaşandı.
Hilafetin kaldırılmasından 10 sene sonra, 1934’de Hindistanlı Müslümanlar ikinci bir şoka daha uğradı...
Hindistanlı Müslümanlar kurtuluş savaşı için 675 bin lira yollamıştı. Bunun 330 bin lirası savaş sırasında harcandı.
Elde kalan 445 bin lira ile ne yapıldı?
1. 250.000 liraya - İş Bankası kuruldu (Dörtte bir hisse)
2. 120.000 liraya – Gazi Orman Çiftliği kuruldu…
3. 65.000 liraya - İş Bankası'ndan Maden T.A.Ş. hisseleri alındı (çiftliklerde kullanıldı)
Cumhuriyet kurulduğunda sadece Osmanlı Bankası vardı.
M.Kemal 26 Ağustos 1924'te yerli bir bankaya ihtiyaç var diyerek, 1 milyon lira sermaye ile İş Bankası'nı kurdu. Bu paranın dörtte birini, yani 250.000 lirasını Atatürk verdi.
Bu para, Hindistan’dan yollanan yardım paralarının bir kısmı idi.
İş Bankası kurulunca, Mustafa Kemal Osmanlı Bankası’nda bulunan yardım paralarının kalanını ve kendi hesabını İş Bankası’na aktardı.
Tam o günlerde beklenmedik bir olay yaşandı.
Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa, İngilizlerin ülkeyi ele geçirmesinden sonra ortada kaldı.
Mısır’a girmesi yasaklandı. Bu yasakla birlikte vatansız ve kimliksiz kaldı.
Türk vatandaşlığına geçmek için başvurdu ancak başvurusu reddedildi.
Kendisi çok zengindi. Beykoz sırtlarındaki Hidiv Kasrı’nın da sahibiydi. Abbas Hilmi Paşa,
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı karşılığı, 900.000 bin lira bağışlayacağını bildirdi.
Mustafa Kemal, Abbas Hilmi Paşa’nın Cumhuriyet Halk Fırkasına 900.000 lira bağışlaması karşılığı Türk Vatandaşlığına kabul etti. (Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, C.2,s.686.)
Kısaca parayla Türk vatandaşı oldu. Olmakla kalmadı kendisine pasaport çıkartıldı.
Vatandaşlık için neredeyse bir İş Bankası bağışladı.
Abbas Hilmi Paşa'nın verdiği 900.000 liranın bir kısmı İş Bankası 2 numaralı hesaba yatırıldı. 2 numaralı hesap, Mustafa Kemal’in şahsi hesabıydı.
Bir kısmıyla da CHP adına İş Bankası'ndan hisse senetleri alındı.
Atatürk o zamanki adı Gazi Orman Çiftliği'nde bir bira fabrikası kurdurmaya karar verdi.
O yıllarda tek bir bira fabrikası vardı.
İsviçreli Bomonti kardeşlerin kurduğu Bomanti Bira fabrikası İstanbul’da idi…
Ankara'da üretilecek biranın Türkiye'ye dağıtılması oldukça zahmetli ve masraflı bir işti.
Atatürk, özel kalem müdürü Hasan Ziya Soyak aracılığıyla Danimarkalı uzmanlara meseleyi inceletti.
Uzmanlar, Gazi Orman Çiftliği'nde üretilen biranın fıçılarla İstanbul'a taşınıp Haydarpaşa'da şişelenmesi halinde, Bomonti ‘yle rekabet edeceği raporunu verdi.
Bir sorun daha vardı.
Bomonti Bira Fabrikası'nda Başvekil İsmet Paşa'nın epey yakını olan isimler vardı.
İsmet İnönü'nün eniştesi Kudüslü Abdürrezzak'ı Bomanti Bira Fabrikasının idare meclisindeydi.
Abdürrezzak, Ankara'da kurulacak bira fabrikasının kar etmeyeceğini İsmet İnönü'ye telkin etti. Başvekil İsmet İnönü’de bunları Mustafa Kemal’e anlattı.
Mustafa Kemal bu anlatılanlardan tatmin olmamış olmalı ki kendisi ayrı tahkikat yaptırdı.
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak,
“Atatürk beni çiftliğe çağırdı. Bira fabrikasıyla ilgili İsmet İnönü’ye yalan yanlış bilgiler vermekle suçladı. Bende bunun doğru olmadığını İsmet Paşa’nın kendisi bizzat bu işe karşı dedim”
Bu görüşme sırasında Dâhiliye Bakanı Şükrü Kaya’da vardı. O da Mustafa Kemal’in bu görüşmesini Başvekil İnönü’ye aktarınca kıyamet koptu.
İnönü rakı ve şarabı sevmez ama viskiye bayılırdı. Ölçüsüz viski içerdi.
O gün akşam hükümet üyeleri Çankaya Köşküne davetliydi.
İsmet İnönü, bu toplantıya “viskiyi fazla kaçırmış" olarak geldi.
Sofrada bir ara bira fabrikasının durum bahis konusu olur... Ve İsmet İnönü birden alevlenip sarhoş kafayla M.Kemal’e, “Benim söylediklerimi başkalarından tahkike kalkışıyorsun. Etrafında bulunanlar benim aleyhimde tezviratta bulunuyorlar." dedi.
İnönü’nün bu tavrına kızan Mustafa Kemal sabah Hasan Rıza Soyak’ı çağırıp bira fabrikasının derhal faaliyete geçirilmesi emrini verdi.
Bira fabrikası için İş Bankası’ndaki Hindistan Müslümanlarının yardım parasından 120 bin lirayı çekip kendisine teslim etti.
Hindistan Müslümanlarından Hilafetin kurtarılması için 675 bin lira yardım parası gelmişti. Bu yardım parasından Kurtuluş savaşında harcananlardan sonra 445 bin lira kalmıştı.
Bunun 250 bin lirası İş Bankası’nın kuruluşuna harcandı.
120 bin lirası da Bira fabrikasının kuruluşuna gitti. 65 bin lirası ile İş Bankası’ndan maden hissesi alındı.
Sonuçta Müslümanların parasıyla İş Bankası ve Bira fabrikası kuruldu.
Bira Fabrikasıyla ilgili olağanüstü reklamlar yapıldı.
Tekel Bira Fabrikası’nın açılışında, Mustafa Kemal Atatürk Kucağında manevi kızı Ülkü, Arjantin bira bardağıyla bol köpüklü birasını yudumlarken çekilen o ünlü resim o gün ortaya çıktı.
İlk bira fabrikası 1934 yılında ikincisi de 1937 de açıldı.
Helal parayla kurulan haram bira fabrikası bir türlü iflah olmadı.
1937 yılında TEKEL’e devredildi. Ardından da bira üretimi yerine viski üretmeye başladı. O da tutmayınca kapandı.
CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun, “Biz fabrikalar kurduk siz de sattınız” diye övündüğü fabrikalardan biri bu bira fabrikasıydı.
CHP ayıklara değil ayyaşlara çalışır.
Allah şerlerinden korusun.
Türkiye’de her kötülüğün mimarı olan CHP, rüşvetle vatandaşlığın da mucididir.
CHP, Abbas Hilmi Paşa'nın verdiği 900.000 bin lirayla kuruldu.
Mustafa Kemal’in öldüğünde vasiyeti gereği İş Bankası’ndaki 2 nolu hesabı açıldı.
2 numaralı hesabında bulunan; Bir milyon 519 bin 892 lira ile 114.891 adet hisse senedini CHP'nin denetimine ve yönetimine bıraktı.
CHP bugün hala bu parayı yiyor.
CHP’liler şimdi AK Parti hükümetinin Türkiye’ye yatırım yapan yabancılara vatandaşlık vermesini eleştiriyor.
Hatta bunu vatan hainliği sayıyor.
Abbas Hilmi Paşa’yı ne çabuk unuttunuz?
Aynaya bakın da utanın be… Ama nerede sizde utanacak yüz.