Abdurrahman Dilipak
G20 Liderlerine Açık Mektup..
Rahman ve Rahim olan, servet ve iktidarı halklar ve ülkeler arasında evirip çeviren, bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan eden, kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah’a hamd olsun..
Hiç kimse dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip degildir. Hiç kimse dünyada olup bitenleri görmezden, duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Aslolan haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı olmak zorundayız. Bir kavime olan düşmanlığımızın dahi, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesi gerek.
Doğduğumuz ana-babayı, toprağı, zamanı, derimizin rengini, cinsiyetimizi biz kendimiz seçmedik. İnsanlar bundan dolayı üstün ya da geri olamaz. Herkesin dini kendinedir. Bütün insanların malları, canları, namusları, akıl ve inanç, nesil emniyetleri güvende olacaktır.
Kimse kimsenin İlahı ve Rabbi değildir. Kamu malı, yetim hakkıdır.. Herkes inandığı gibi yaşayacak, düşündüğünü özgürce ifade edecektir. Adalet mülkün temelidir. Adalet yoksa barış teslimiyettir. Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşayabilmemiz için adalet şarttır. Adalet ve barışın olmadığı bir yerde özgürlük hayaldir. Bizler ya dinde kardeş, ya tende bir eşiz. Biz hepimiz Hz. Adem’in çocuklarıyız. Adem ise topraktandır.
Biz dindaşlarımızla ittihad üzre olacağız, erdemli insanlarla ittifak üzre olacağız, değer üreten herkesle nimet ve külfet dengesine dayalı bir itilaf gerçekleştirebiliriz.
Kimsenin kanı ve gözyaşları üzerinde kendimize iktidar ve servet üretmememiz gerekir.. Bizden öncekilerin başlarına gelenlerden ders almamız gerekir. Kızılderilileri, kara derililerin, sarı derililerin başlarına gelenler, bizim için ibret dersi olmalıdır. Bizim yaşamak zorunda olduğumumuz güçlükler de bizden sonrakiler için baht kaynağı olsun..
Benim dedem 1. Dünya savaşı yıllarında askerdi. Babam 2. Dünya savaşı yıllarında askerdi, ben adına soğuk savaş denilen yıllarda üniversite öğrencisiydim. Sağ-sol diye aynı ülkenin çocukları birbirini öldürdüler.. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Zulm ile abad olunmaz. Bizim geleneğimizde, “Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste” denmiştir. Bir din günü var, bu dünyada yaptıklarımız ve yapmamız gerekirken yapmadıklarımız, söyledikletimiz ve söylememiz gerekirken söylemedikletimizin hesabının sorulacağı bir din günü var.
Şunu içimize sindirebilecek miyiz: “Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm önerisi bizim önerimiz olmayacaktır”. Gerçekten vicdan sahibi insan Filistin’de, Suriye’de, Mısır’da yaşananlara nasıl sessiz kalabilir.. Dün Ruanda, bugün Suriye, peki yarın?! Bu ateş yarın size de dokunur..
Ey Musa “as” kavmini Sana şikayet ediyorum. Ey İsa “as” halkını Sana şikayet ediyorum, ey Nebi “as”, cahillik edip, zulme sapan, tefrikaya düşüp birbiri ile cedelleşen ümmetini Sana şikayet ediyorum. Rabbim ipini bırakıp zevk, sefa, zulümle vakit geçiren, cahillik ederek ve zalimce İlahlık ve Rablik taslayan hükümdarları Sana şikayet ediyorum..
Kutsal metinlerde, yaratılış gayesi olarak yeryüzünde hakkın ve halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmamız gerektiği öğütlenir. Ama biz en azından haksızlıklar karşısında susanlardan olarak zalimlerden olmadık mı?.
Liderler misafir oldukları ülkede aslında kendilerini evlerinde gibi hissedebilirler. Çünkü burası Hz. Adem’in, Hz. Nuh’un, Hz. İbrahim’in ülkesidir.. Anadolu insanlığın ortak yurdudur. Hz. Musa burada Hızır’la buluştu, asasını burada Şuayb peygamberden aldı. Hz. Eyyûb burada yaşadı, Hz. Yusuf burada kuyuya atıldı. Burası Kudüs’ü kuşatan arz-ı mevudun bir parçasıdır ve bu coğrafyada 100 yıl önce onlarca ülke ile biz tek bir devlettik.
Şunu görelim artık, 19.YY sonunda, savaş yıllarında kapitalizmin, komünizmin, faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. YY’ı açıklamak mümkün değil. Dünya global bir köye döndü. Bilgi, insan, mal ve paranın serbestçe dolaştığı bir dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. İletişim ve genom dünyayı radikal şekilde değiştirecek. Din, gelenek, tarih algımız ve gelecek tasavvurumuz radikal bir şekilde değişecek.. Buna hazır mıyız.. Aile ve gençlik ne durumda! Eğer aklımızı başımıza toplamaz isek, gelecek günler geçen günleri aratacak. Savaş, terör, çevresel felaketler, ailesiz, atomize olmuş agnostik insanlar dünyayı yaşanmaz kılacaklar. Dinler, mezhepler ve medeniyetler arası bir savaş, dini, mezhebi, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaat farklılıklarından beslenen bir terör, dünyayı ceheneme çevirebilir..
Şunu görmemiz gerek, birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok, ama birlikte kazanabileceğimiz bir zafer var.
Allah servet ve iktidarı evirip çevirir.. Kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan eden Allah’ın gücü her şeye yeter.
Allah bizim ellerimizle zalimleri cezalandırıp, mazlumlara yardım etmek ister.. Eğer biz bunu unutur da zulmün aracı olursak, bu yaratılış gayemizin inkarı olacaktır..
Çevremizde yaşanmakta olan savaş ve terörden zarar görenlerin sorumluluğu bizlerin üzerindedir. Dünya 5’ten büyük. Bugünkü uluslararası düzen adil, insani ve ahlaki değil.
Unutmamak gerekir ki, bu dünyada yapıp, yapmadıklarımızın hesabının sorulacağı bir gün var.. O gün zerre miktar kim bir iyilik yapmışsa onun, kötülük yapmışsa onun hesabını verecektir. Bugün yapmamız gerekirken yapmadıklarımız ve söylememiz gerekirken söylemediklerimizin hesabını vereceğimiz bir gün var. Bu dünyada yapıp, yapmadıklarımız ve söyleyip, söylemediklerimizle ya kendi cennetimize sırtımızda tuğla taşıyacağız ya da kendi cehennemimize kendi sırtımızda odun taşıyacağız.
Selâm ve dua ile..