Abdurrahman Dilipak
FETÖ’cülükle suçlanmak!
Biri bir başkası hakkında bir şey söylerse, suçlanan kişi suçlamayla alakalı değilse, iftira eden kişi, o suçu işlemiş gibi cezalandırılır.. Burada söz konusu olan iftira suçudur..
Darbe girişiminin ardından yapılan operasyonlarda, görevden alma, gözaltı, tutuklama sürecinde mutlaka bir takım yanlışlar olacaktır.. Gönül istemez ama, kurunun yanında yaş da yanacak. Onbinlerce kişinin adının geçtiği bir yerde mutlaka bir takım yanlışlar olacaktır.. Kesinlikle bu yanlışların ortaya çıkartılıp düzeltilmesi gerek.
FETÖ’cü olmayan birini, FETÖ’cülükle suçlamak, FETÖ’cü olmak kadar ağır bir suçtur.
Bu konuda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, bazı uyuyan FETÖ’cülerin, FETÖ’cü olmadıkları ya da daha önce bir şekilde ilişkisi olup da bugün bu yapıdan ayrılmış kişileri FETÖ’cülükle suçlamalarıdır.. Böyle yapılırsa, o zaman FETÖ’cü olmayan fazla kişi kalmaz..
Bazı kripto Paralelciler de, bugün kraldan fazla kralcı bir eda ile, Tayyib Erdoğan fedaisi gibi görünerek, yine mel’anetini sürdürüyor... Arşiv görüntüleri ya da fabrikasyon belge, ses ve görüntülerle tehdit, şantaj, iftira operasyonları yapabiliyorlar.. Hemen kendilerini makbul cemaat yapıları ile ilişkilendirerek, bir yandan soruşturmaların inanılırlık ve ciddiyetini sulandırmaya, öte yandan hedef seçtikleri kişilere operasyon yapabilmektedirler..
Kesinlikle, suret-i haktan gözükerek bu tür operasyon yapanlar hakkında ayrı bir soruşturma ve takip yaparak, suçlu oldukları tesbit edilirse, örgütlü suç kapsamında ağırlaştırılmış bir şekilde cezalandırılmalıdır. Bunu anlamak zor değil. Gelen itirazlar, ayrı bir yerde ve ayrı bir kurul tarafından incelenmeli, yaygın şekilde itiraz alan tasarruflar dikkatle incelenmeli ve ayrıca görevden alınanların yerine yapılan atamalar da takibe alınmalıdır. Çünkü bu hainler hâlâ hedef seçtikleri birilerini cezalandırırken, öte yandan kendi adamlarını, farklı cemaat referanslarını kullanarak sistemin içine yerleştirebilmektedirler..
Kişiler hakkında referans olarak alınan istihbarat bilgilerinin, FETÖ’cüler tarafından daha önce oluşturulmuş fişlemeler olup olmadığına dikkat etmek gerek.. Bu kaynaklardaki bilgiler fabrikasyon olabileceği unutulmamalı..
Bakın, personel, bilişim, mali işler, satınalma, güvenlik, sekreterya gibi bölümlerde çalışanlara dikkat etmek gerek. Kripto isimleri tasfiye etseniz bile, haklarında dinleme ve istihbarat kaydı bulunan kişiler tehdit ve şantajla paralel çete tarafından kullanılabilir..
Bu işler yapılırken taksirli suçlar da, karar verici işlemlerden sınırlı ölçüde sorumlu tutulabilir. Ama yaygın yanlışlar makul taksir sınırının ötesine geçiyorsa, o zaman taammüd suçlaması ile ilgili kişi derhal görevden alınmalı, kendi imzasını taşıyan görevden alma ve görevlendirme işlemleri yeniden gözden geçirilmeli.
Gözaltı ve tutuklamada hukuki bir süreç sözkonusu. Poliste ifadesi alınıyor, savcılık denetiminde geçiyor, sonra hakim karar verebiliyor. Süreç izlenebiliyor ve hukuki açıdan sürece müdahil olunabiliyor. Ama görevden almalarda bu imkan yok. Suçlama çok ağır. Suçsuz birini bu şekilde suçlamak kişi ve ailesi için kabul edilemez nitelikte. Kesinlikle haksız tasarruflar konusunda yapılan itirazlar, önce dosya üzerinden, daha sonra gerekirse mülakat yapılarak karar düzeltme yoluna gidilebilir.. Tabii ki, karar düzeltme talebi dosya üzerinden ya da mülakat sonrası reddedilebilir.
Mesela birileri, yarın suçlama ile ilgili olarak tesbit davası açabilir.. İnsanların aklanma talebine saygı duyulmalıdır..
Ben görevden almalar konusunda taksir de olduğunu, ama ihanet çetelerinin suret-i haktan gözükerek taammüden örgütlü olarak bu işi yaygın bir şekilde uygulamalarından endişe duyuyorum.
Bazı yerlerde, kripto bazı isimlerin, görevden alınmadan istifa ettikleri ya da emeklilik dilekçesi verdiklerini, örgütün bunu sistematik bir şekilde yaptıkları biliniyor..
Görevden alınma konusunda şöyle bir ahlaksızlık da var. Paralel yapı ile ilgili operasyonlarla boşalan yerleri, paralelci ya da başka “cemaat” ya da “makbul toplulukların” referansına sahip birileri kapmak için kapıda bekliyor.. Öyle ki, birileri göz koydukları makama ulaşmak için, o makamdaki mevcut kişileri hedef alan iftira kampanyaları ile, ihbarlarla yıpratmaya çalışıyorlar.. Nasıl olsa birkaç yıl öncesine gidince paralelciler herkesle kol kolaydı.. Bu yamyamlara dikkat etmek gerek. Koltuğuna göz diktiği kişiyi Paralelcilikle suçlayan aşağılık adamların Paralelcilerden bir farkı yok..
Eğer bu yanlışları düzeltemez isek bunun bedelini çok ağır öderiz..
Bu tür haksızlıklara uğrayanlar da, sabırlı olsunlar.. Bu işler hemen birkaç günde düzelmez. Zaman alacaktır.. Ama mutlaka bir şekilde çözülecektir..
Unutmayalım, paralelin de paraleli var. Yağmurdan kaçalım derken doluya tutulmayalım.. Örgüt / Kurum / Cemiyet milliyetçiliğinden sakınalım..
Kriptolar her yerde varlar. Kimse “bizde yok”, “bizde olmaz böyle şeyler” demesinler. Her yerde varlar ve olurlar.. Şeytanın olduğu her yerde olurlar. Nefsimiz de şeytanın potansiyel işbirlikçisi.. Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay, MİT içine sızıp yuvalananlar, kendileri için gelecek ve potansiyel gördükleri her yerde olacaklardır..
Eskiler ne güzel demişler: “Rabbim! Beni bana bırakma”.
Polis, savcı, adliye, insan kaynakları, her anlamda her kimse ince eleyip sık dokumalı. Hem ihanet çetelerini gözden kaçırmamalıyız, hem de suçsuz kişileri çete ile lekelememeliyiz. Eğer gerçekten üstünü, astını, paralel hareket ettiklerini inandırıcı şekilde itiraf ve ihbar ediyor ve haksız edinimlerini iade ediyorsa, onları da ayrı bir kategoride tutmalıyız elbette.. Kim ne yaptı ise yanına kalmamalı ama, öfkemiz bizi onlar hakkında da adaletsizliğe sevketmemeli.
Selam ve dua ile..