Abdurrahman Dilipak
Ergenekon’un avukatlığından FETÖ’nün avukatlığına CHP
CHP bu, “rüzgar gülü” gibi, dönmeye devam ediyor. Biliyorsunuz faşist de oldular, komünist de, döndüler kapitalist oldular. Devletçi idiler, karma ekonomi dediler, daha sonra. Sosyalist, sosyal demokrat, ortanın solu, demokratik sol derken FETÖ’cülükte karar kıldılar. Biliyorsunuz bankası olan sol bir parti CHP! Yine de yarın ne olur bilinmez.
Cumhuriyet gazetesinin 1954’de şeriatçı bir yılı var. Bakarsınız CHP “ılımlı İslam”dan, “radikal İslam”a geçmiş. Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz.
Bu arada “ulusal sol” tartışılıyor. Doğu Perinçek’in solu ABD’ye karşı AK Parti’nin yanında. Milliyetçi sağ da öyle. CHP solu FETÖ’nün yanında. BÇG’lilerin bir kısmı bu oyundan sıkıldı “oynamıyor”. Bir kısmı kazanan taraf olarak FETÖ’cüleri gördüğü için onlara yaklaşıyor. CHP de onlardan. Sonuçta BÇG de FETÖ de Amerikancı. Aralarındaki tek fark yöntemleri ve işbirliği yaptıkları ekip farklı.
Dün CHP, MHP ile birlikte FETÖ’ye karşı, FETÖ’nün karşısında yer alan BÇG’nin avukatlığını üstleniyordu, bugün MHP AK Parti’ye yaklaşırken, CHP FETÖ’nün safına geçti. MHP’den ayrılan bir grub ise FETÖ’nün yanında yer aldı.
Aslında Kılıçdaroğlu başından beri malum projenin içinde idi. Baykal rolünü iyi oynamayınca onu gönderip, yerine geçici olarak Kılıçdaroğlu’nu getirmişlerdi. Ama geçici olan, kalıcı olmak için kraldan fazla kralcı bir eda ile isbatı vücud etmeye çalışıyor. Sadakat arz ediyor. Kendine bu imkanı veren derin güçlere, bu çıkışları ile arzı ihlas ediyor!
Kılıçdaroğlu kendine servis edilenlerin sözcülüğünü yapıyor. Bu çıkışı ile aslında Sarraf’tan hiçbir farkı yok. O da önüne konulanı okuyor, bu da. Tek fark, birileri ABD’de yapıyor bunu, ötekisi Ankara’da yapıyor. İkisinin iddialarının dayandığı menşe’ şehadetnamesi Pensilvanya!
Baykal’ı tasviye için o bilgileri kim servis etmişse bu bilgilerin arkasında da aynı çevreler vSar.
Bakın, dün Kılıçdaroğlu’nun karşı çıktığı Ergenekon ve Balyoz davalarının fabrikasyon belgelerini kim hazırladı ise, bu iddiaların ve ortaya atılan belgelerin arkasında da onlar var.
Kılıçdaroğlu, “dibek döğenin ‘hıkk’ diyicisi” gibi. Sistem aynı, kaynak aynı, hedef aynı! Sarraf operasyonunun Türkiye ayağındaki siyasi tetikçilik rolünü kimin üstlendiği bu süreçte anlaşılacak.
Bakın bu derin komplonun bir ucu ABD’de, öteki ucu Suudi Arabistan’da. ABD’nin BOP ile varmak istediği hedef “One minute”, “Mavi Marmara” ile duraksamış, 15 Temmuz’da süreç milli iradeye toslamıştı. Şimdi uluslararası sistem Kılıçdaroğlu’nu cepheye sürmüş gibi gözüküyor. Kılıçdaroğlu “şecaat arz ederken” aslında lisan-ı hali ile bunu söyler gibi.
Bana kalırsa CHP’nin FETÖ bağlantısı, hatta FETÖ’nün arkasındaki ülkeler ve örgütlerle ilişkisinin iyi incelenmesi gerek.
Kılıçdaroğlu talihsiz bir adam. Fevri, derinliği olmayan biri. Göreceksiniz bu hamlesi de geri tepecek. Tosya’ya pirince giderken evdeki bulgurdan olacak! Bu kadar çark artık en yakınlarını bile rahatsız etmeye başladı.
Kılıçdaroğlu aslında bu seçimlerde oy kaybedecek. FETÖ’nün oyları, CHP’deki FETÖ’cülerin bir kısmı Akşener’e gidecek. MHP AK Parti ile seçim ittifakı yaparsa, Akşener’in partisi de CHP ile yapar.. Ama o zaman HDP ne olacak. HDP ile seçim ittifakına gitse Akşener ne yapacak. 3’ü bir arada bu toplam eksi verir. Ama başkanlık seçiminde bu üçlü blok olarak birlikte hareket edecek. Yani bu konuda derin bir ittifak var.. Bu üçlü, şimdilik Abdullah Gül’ü ikna etme çabasında. Bağımsız aday olarak çıkarsa, bu üçü birden Gül’e destek verecekler. Evdeki hesap şöyle: CHP %25, Akşener %7, HDP %8 Etti %40. Gül eğer AK Parti’den %10 alırsa, diğer sol partiler, AK Parti dışındaki partiler de bu koalisyon içinde yer alır ve Gül’ü desteklerse başkanlığı alabiliriz!
Bu “yamalı bohça koalisyonu” onlar için kulağa hoş gelse de başarı şansı %1 bile değil. Gül’ün böyle bir senaryoda figüran olmayı kabul edeceğini hiç sanmam. Ama AK Parti içindeki AKP’liler ve dışlanan ekip bu hayale kanabilir.. Gül’ün kanatları altında iktidarda kendilerine bir yer bulabilir..
Kılıçdaroğlu’na bu senaryoda bir gelecek yok. Kılıçdaroğlu’na CHP içinde de gelecek yok. Ama bu süreçte sahnede olmak onu mutlu ediyor. En azından AK Parti’den intikam almak, onun için bir başarı gibi gözüküyor. Siyasi pazarlıklarda masada olmak, “Erdoğan’sız yarınki Türkiye planı” yapanların dosyasında adının bir köşeye not edilmiş olması onun için bir kazanım olarak görünüyor sanki!
Gül aday olmayacaksa (ki, olmayacaktır), ne Davudoğlu ve ne de Arınç böyle bir rol üstlenmeyecektir.. Gül’ün Erdoğan’ın karşısına aday olması onun için siyasi bir intihar olur. Eğer Erdoğan bir şekilde devre dışı bırakılırsa (Birilerinin hayali, umudu bu), AK Parti dağılmanın eşiğine gelirse, AK Parti’yi yeniden toparlamak, eski FETÖ’cüler de dahil, küskünleri de etrafında toplayacak bir isim olarak Gül’ün adı birilerinin ajandasında not edilmiş olabilir. Yine de Gül, bunun toplumda kabul görecek bir senaryo olduğundan emin olmadan adım atmayacaktır.
Kılıçdaroğlu ve CHP’nin hiçbir gelecek senaryosunda “lider” olarak adı yok! Kılıçdaroğlu’nun yaptığı “dostlar alışverişte görsün” kabilinden bir iş. Şimdilik %20 küsurlük bir oy da fena değil, ama işte o kadar. Zorunlu olmasa, kimse CHP ile Kılıçdaroğlu ile bir araya gelmek istemez.
CHP tasfiye edilse, Kılıçdaroğlu siyasete veda etse, inanın arkasından ağlayan olmadığı gibi, Türkiye’nin siyasi hayatında da bir boşluk oluşmaz.. CHP’yi değerli kılan kilit rolü ve Türkiye’nin siyasi hayatındaki imtiyazlı konumudur. Artık o da, keskin sirke misali, küpüne zarar vermeye başladı.
Ergenekon’un avukatlığından FETÖ’nün avukatlığına soyunan CHP budur. Bir gün CHP tabelası söküldüğünde arkasından söylenecek tek söz vardır: “Ne kendi eyledi rahat, ne aleme verdi huzur...” Sadomazoşist bir siyasetin trajik bir hikayesi olarak akıllarda kalacak bir dönemin hikayesinden söz ediyoruz. Demek bu milletin daha çekeceği varmış. Ama sanırım bu çilenin de sonuna geldik. CHP, bu gayretleri ile kendi sonunu hazırlamaya devam ediyor. Kaçtığını sandığı şeye doğru koşuyor. Durmak yok, yola devam! Selâm ve dua ile..