Abdurrahman Dilipak
Ergenekon ve Balyoz aklanmamalı
İlker Başbuğ’un açıklamaları kafa karıştırdı. Bakın, sapla saman karışmamalı. Ergenekon ve Balyoz hayali bir dava değildi.
Başbuğ diyor ki, “Seminer dosyaları Genelkurmay’dan nasıl dışarı sızdı araştırıyoruz.” Yani olayı aslında doğruluyor.. Zaten Çetin Doğan da Hurşit Tolon da bu düşüncelerini sağda solda uluorta seslendiriyorlardı. Bir sır değildi bunlar..
Bu haltlar o zaman TDK’da ilk kez yenmiyordu. Bunlar dilerim dünkü Türkiye’de kalır.
Söylediklerinin 2. kısmı önemli. Birileri bu bilgileri kaydedip, bunlara ekleme ve çıkartmalar yapılmış. Bu rezalet. Bu bilgilerin iyi niyetle, bir darbe planını, ordu içindeki hukuk dışı bir yapılanmayı deşifre etmek için yapılmadığı görülüyor. Yani Baransu ve ona bu bilgileri verenler bir projenin parçası. Zaman ya da Taraf da bu anlamda bu projenin bir parçası.
Bana kalırsa, Paralel yapı ve Ergenekon-Balyoz davası birleştirilerek yeniden açılması gerek. Bu iki blok dava kapak-tencere ilişkisine sahip. Bu iki dava birlikte ele alınmazsa bu işin bir yanı hep eksik kalacak.
Bu iş asker ya da cemaatle sınırlı değil. Bunun Media, Mafia, sermaye, STK, bürokrasi, siyaset ayağı var. Hatta bu işin bir dış ayağı var. Terör ayağı var. Türkiye’ye karşı örtülü, asimetrik, post modern bir savaş var. Siyaseti, piyasayı birileri bir şekilde maniple ediyor. Etmeye çalışıyor.
Ergenekon denilen yapı, bildik derin devlet. Soğuk harp sonrası yeni bir yapılanma sözkonusu.. Derin devlete ılımlı İslamcıların entegre edilmesi gerekiyordu. Ama laikçi, Kemalist, sol kesim buna karşı direniyordu. Oysa ABD, BOP ile Türkiye üzerinden diğer İslam ülkelerini yeniden dizayn etmek istiyordu.. Buna paralel devlet diyoruz. Bu yapı üzerinden, diğer İslam ülkelerinin rejim, sınır, iktidar yapıları yeniden dizayn edilecekti. İslami terör, İslamifobia bu çevrelerin işi idi. AK Parti’den istenen de bu projenin siyasi ayağı olması idi. Evdeki hesap çarşıya uymadı.
Nihai hedef İsrail’in varlığını ve güvenliğini, batı değerler sistemini, ABD ve NATO’nun askeri ve stratejik hedeflerini garanti altına almaktı. Yoksa tarihin sonunu getirecek bir medeniyetler arası bir çatışma kaçınılmazdı. Onun için diyalog ve hoşgörüye ihtiyaç vardı.
Derin yapı ılımlı İslamcıların sisteme entegre edilmesine karşı çıktı. Paralel yapı da bu konuda direnen grubu tasfiye kararı aldı. Aslında Refah-Yol projesi bu kanadın tasfiyesi ile ilgili bir senaryo idi. Erbakan derin yapıya karşı fiili bir operasyon başlatmadı. “Kanlı mı olacak kansız mı” açıklaması aslında, Batı Çalışma Grubu’nun ihanet planları ile ilgili bir endişeyi ifade ediyordu. Başbuğ bunlardan hiç söz etmiyor.. 28 Şubat’ta bu yapı tasfiye edildi. Irak operasyonu sırasında tezkere meselesinde, Türkiye’ye fiili bir işgal başlatılmıştı. Ordu içindeki bu reform projesine karşı çıkanlar, Irak operasyonunda sıcak çatışma bölgesine gönderilip, tasfiye edilecekti. O da olmadı. İş başa düşmüştü. Ergenekon ve Balyoz, bu kanadın tasfiye projesinin bir parçası idi.
Bu davanın birkaç boyutu vardı. Bu dava ile birilerine “kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” kabilinden gözdağı veriliyordu..
Sanık sandalyesine oturtulanlar 3 gruptan oluşuyordu.. Paralel yapının derin yapıya entegre edilmesine karşı çıkan radikaller, bunlar pişman olurlarsa yerlerine suçlanacak, feda edilebilecek subaylar. Bu grubtakilerin önemli bir kısmı, aslında bu işle doğrudan bir ilgileri olmadığı, karar verici bir pozisyonda bulunmamalarına rağmen, ileride paralel yapının kripto isimlerinin yerlerine atanmaları düşünülen stratejik öneme sahip yerlerdeki kişiler ve 3. grubtakiler ise, astsubay seviyesindeki günah keçileri.. Sahte belgelerde sorumlu tutulacak, feda edilecek isimler.. Yani Ergenekon ve Balyoz’dakilerin üçte ikisinin bu işlerle doğrudan ve birinci derecede sorumluluğu yok.
Başbuğ’un sözleri bir itiraf niteliğinde, kanunsuz emir ve işlerde ordu çatısı altında darbe planı yapan bir çete var.. Bunlar yabancı istihbarat örgütleri ile iç içe çalışan insanlar. Bunları ihbar etmek milli bir görevdir. Ama birileri bunları teslim almak için bunlar hakkında şantaj dosyaları hazırlıyorsa ve elindeki belgeleri tahrif ederek, ona ekleme ve çıkartmalar yaparak, gerektiğinde, kendileri ile işbirliği yapmayı kabul edenleri kurtarmak için plan yapanlar; başka bir ihanet planının parçası olmuş oluyorlar.. Yani Paralel yapının derin devlete karşı bir tavrı yok. Derin devlete sızarak, bu ihanet çetesini tahkim etme çabası içinde.
Evet Ergenekon, Balyoz, Paralel yapı ya da Terör davasının, örtülü KİT konumundaki kimi media ve sermaye grublarının, Mafia görünümlü operasyonel timlerinin davasının tek elden ve tek bir dava çerçevesinde görülmesi gerek..
Size bir şey söyleyeyim mi, mesela İlgezdi olayını biraz eşeleyin, bizimkilerden birilerinin ayak izlerine ulaşabilirsiniz, bazı hacı amcalar(!)ın finans kaynaklarının peşine düşerseniz, başka derin bir gerçekle karşı karşıya kalabilirsiniz. Bakarsınız ipin ucu Telaviv’e kadar uzanmış.
Benden söylemesi. Bu dava şeklinin, bugünkü şartlarda çok mümkün ve kolay bir iş olmadığını biliyorum. En azından iddianamelerin bu düşünce ile davaların birbiri ile ilişkilendirilerek sürdürülmesi gerek diye düşünüyorum..
Selâm ve dua ile.