Metin Özer
Erdoğan'a Koç gibi rakip!
Gazetecilik mesleğimde bir alışkanlığım var.
Gözümün birini mutlaka Koç ailesinin üzerinde tutarım.
Siyaseti takip ederken bile bu ailenin tavır ve davranışlarına dikkat kesilirim.
Vehbi Koç iş adamı olmasına rağmen aslında inanılmaz bir siyasetçiydi.
Onun siyaseti, siyaset üstüydü. Merkezde kendi durur herkese eşit olurdu.
Onun ki mavi boncuk siyasetiydi.
Vehbi Koç aynı anda; hem tüm partileri hem de halkı idare eder, bunların da hiçbiri bunun farkında olmazdı.
CHP üyesi olmasına rağmen Demokrat Parti’ye yüklü bağış yapar, İnönü ile içki içip Menderes ile dinden imandan konuşurdu.
Halkın hoşuna gitmesi için Cuma namazına giderdi.
Vehbi Koç bir gün Dolmabahçe Camii'ne Cuma namazına gitmiş. Hutbe okunurken imam cemaate; “Tanrı demeyin Allah deyin” demiş.
Buna hayret etmiş Vehbi Bey.
Bir arkadaşının gittiği camide de “Günaydın demeyin, selamünaleyküm deyin” dendiğini öğrenmiş.
Oturmuş Diyanet İşleri Başkanı’na mektup yazmış:
“Tanrı sözü çok güzel bir sözdür. Bunlar talimatla mı oluyor, hatipler kendileri mi söylüyorlar?” diye sormuş.
Dönemin Diyanet İşleri Başkanı CHP’li Lütfi Doğan idi.
Lütfü Doğan Vehbi Koç’a mektup ile cevap yolladı: “Bizim böyle bir talimatımız yok, hatipler kendi anlayışlarınca hareket ediyorlar. Uyarınıza teşekkür eder, Yüce Tanrı’dan başarılar dilerim.”
Dindar olduğunu söyleyen Vehbi Koç’un din anlayışı bizim bildiğimizden farklıydı.
Günde bir vakit namaz kılardı.
Bunu da şöyle anlattı: "Yatsı namazımı kılar ve içkimi içer öyle yatarım"
Vehbi Koç hiçbir zaman taraf tutmaz, daima kendi tarafından giderdi.
O’nun tuttuğu tek şey para idi.
Siyaseti de ilahiyatı da paranın aracı görürdü.
Hem İnönü hem de Menderes iktidarlarında işlerini tıkır tıkır yürüttü.
İnönü’ye sorsan, “CHP’li”, Menderes’e sorsan “DP’li” derdi.
Çok partili hayata geçince de Koç’un bu siyaseti değişmedi.
Her partide desteklediği adayları vardı. Dolayısıyla hangi parti veya partiler iktidar olursa olsun Koç otomatik iktidar oluyordu.
CHP’de kaç vekili varsa, Adalet Partisinde de o kadar vekili olurdu.
“Siyaset ile işim olmaz” dese de aslında o siyasetin gizli patronuydu.
Düzen böyle kurulunca; devletin işlerinin büyük kısmını Koç aldı, servetine servet kattı.
Rakiplerini birer birer ezip piyasadan sildi..
Koç; girdiği her sektörde rakipsiz kalıyor, kimse onun karşısına çıkmaya bile cesaret edemiyordu.
Otomobil işinde Sabancı rakip olmayı denedi, O’nun da başına gelmeyen kalmadı.
Bir tek medya işine girmedi.
Bunun da çok mantıklı bir nedeni vardı.
Bizim medya iki ayak üstünde kemik bekleyen köpek gibi, sürekli Koç’tan gelecek reklam kemiğini bekledi.
Oradan kemik geldikçe, KOÇ ile ilgili tek satır aleyhte haber ve yazı yazmadı.
Bu şartlarda zaten bütün medya otomatik olarak Koç’un malı gibiydi.
Bu yüzden medya işinden uzak durdular.
Vehbi Koç hayatını kaybedince, oğlu Rahmi Koç bu siyaseti sürdürdü.
Tarafsız görünüp en büyük taraf olma siyaseti, sporda da devam etti.
Futbol takımı taraftarı demek, Koç ürünlerinin potansiyel alıcısı demek.
Bu yüzden futbolun 3 büyüklerine de aynı siyaset uygulandı.
Rahmi Koç Beşiktaş, çocukları Mustafa ve Ali Koç Fenerbahçe ve enişteleri Can Kıraç Galatasaray taraftarı oldu.
Üç büyük kulübe ailenin birer ferdini yollayarak, eşit mesafelerini korudular.
Taraftarı oldukları bu kulüplerin asla yönetiminde bulunmadılar. Hatta bu takımlar dara düştüğünde, 5 kuruş koklatmadılar.
Onların taraftarlığı; isimleriydi.
Bu gelenek ve siyaset, aniden yıkıldı.
Ali Koç durduk yere Fenerbahçe başkanlığına talip oldu.
Bu durum, Vehbi Koç’un siyasetine taban tabana zıttı.
Koç ailesi tarihinde ilk kez rengini belli edip ve taraf oldu.
Son derece şaşırtıcı bir durum.
Ali Koç, Fenerbahçe koltuğuna oturunca ikinci vaka yaşandı.
Eli sıkılığı ile tanınan Koç, Fenerbahçe’ye 50 milyon dolar hibe etti.
Koç ailesini yakından gözlemleyen birisi olarak bu durum açıkçası beni oldukça huylandırdı.
Benim tanıdığım Koç; durduk yere eşeğin önüne ot atmaz, misli ile kazanmayacağı bir işe yatarım yapmaz.
Koç Grubu 621 milyon Euro borcu olan, neredeyse batmış haldeki Fenerbahçe Kulübü’ne durduk yere neden yatırım yapsın?
Böylesi bir enkaz için, grubun gelenek ve siyasetini neden ayaklarının altına alsın?
Hesapsız ve kitapsız adım atmayan bu ailenin bu kararında mutlaka çok önemli bir plan olmalı.
Ben bu büyük hesabın ne olduğunu düşünürken, Ali Koç bunun ipucunu veriverdi.
Ali Koç; kulüp televizyonunda A Spor ve Turkuvaz Medya'yı hedef gösterdi.
Bununla da kalmadı, Turkuvaz Medya’nın muhabirlerini basın toplantısına sokmadı.
Ali Koç’un yasak için gerekçe gösterdiği haberler, diğer medyada da yayınlanmıştı.
Onların arasından sadece bu grubu seçip ayırdı ve hedefe koydu.
Bunun bir anlık öfke ve kızgınlık ile yapılmadığı da ortada.
Son derece planlı ve hesaplı bir hamle yapıldı.
Özellikle A Spor’un haberleri cımbızla tek tek seçilmiş, onlar ekrana getirilirken de cevaplar önceden hazırlanmış.
Peki!.. Ali Koç Turkuvaz Medya’yı neden hedef aldı?
İşte püf noktası burası.
Turkuvaz Medya, Tayyip Erdoğan’ın damadının diye bilinir.
Buraya yapılacak her saldırı, Erdoğan’a yapılmış sayılır.
Bunu bilmeyen yoktur.
En iyi de Koç bunu bilir.
Ali Koç bu hamlesiyle aslında A Haber’i değil, Erdoğan’ı hedef göstermiş oldu.
Arkasından da Erdoğan’ın sözleşmelerin Türk lirasına çevrilmesini manidar bir şekilde eleştirdi.
Peki ama neden?
Uzatmadan cevabı vereyim.
Ali Koç 2023’te Erdoğan’ın karşısına Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkacak.
Daha doğrusu malum çevreler Erdoğan’ın karşısına Ali Koç’u çıkarmaya karar verdi.
Ben bunları düşünürken AK Parti’nin çok önemli bir ismi aradı.
Oradan-buradan konuşurken Ali Koç’u sordum.
“Ali Koç bir proje, Reis’in karşısına sürecekler” dedi.
Aynı şeyi düşünmüşüz.
Böylece bütün parçalar yerli yerine oturmuş oldu.
Dün gece A Spor ‘u izlerken, kanalın Ali Koç’a bilinçli olarak yanlış bir şey yapmadıklarını anlatmaya çabalamasına güldüm.
Onlara tıpkı Gezi olaylarındaki o sözle cevap vereyim;
-Serkancığım boş yere kıvranıp durma. Mesele haber değil. Mesele çok daha büyük. Anlasana…
Muhalefet partilerinden umudu kesen şer cephesi, bu kez dışarıdan bir adaya yöneldi.
Bunun için; genç, dinamik, yakışıklı, karizmatik ve arkasında Türkiye’nin en büyük grubu olan Ali Koç’ta karar kıldılar.
Fenerbahçe başkanlığını da atlama taşı yaptılar.
Bir de arkasına büyük Fenerbahçe taraftarını koyunca, hesap tamam oldu
Ali Koç Fenerbahçe’de pişecek, Cumhurbaşkanlığına düşecek.
Bu proje tutar mı, tutmaz mı?
O bilinmez.
Ben Ali Koç’a dedesi Vehbi Koç’un eşek hikayesini hatırlatayım.
Belki unutmuştur.
Vehbi Koç sünnet olduğunda babası hediye olarak 80 kuruşa ucuz bir eşek alıp hediye eder.
Vehbi Bey, o olayı şöyle anlatır: "Babam bana sünnetimde hediye ettiği eşeği 80 kuruşa almış. Eşek bakımsız olduğu için bütün Hıristiyan çocukları kendi eşekleri ile beni yolda geçerlerdi. Eşeğe babamın atının arpasından çalar yedirirdim ama kulaklarını dikmez, canlılık göstermezdi. Kısaca tam o sıralarda eşek için esnaf olmaya karar verdim"
Ali Koç’un eşeğini yakında göreceğiz: Kulakları dik midir? Düşük müdür?
Eşeğin kulağı dikse mesele yok.
Eğer kulağı düşük ise, Ali Koç eşekten düşmüş karpuza döner.
Ne demiş atalarımız;
Attan düşene yorgan döşek, eşekten düşene kazma kürek.