Metin Özer
ERDOĞAN’A BÜYÜK TUZAK!..
Gazeteci Metin Özer, FETÖ'nün sinsi planını ve Erdoğan'a kurulan büyük tuzağı yazdı.. İşte bir solukta okunacak bu çok ilginç yazı..
Son zamanlarda yargıda, birbirinden farklı ama aynı amaca hizmet eden kararlar çıktı.
Danıştay’dan çıkan “andımız” kararı az kalsın AK Parti -MHP ittifakını yıkacaktı.
Sonra... FETÖ davalarından, farklı kararlar gelmeye başladı.
Her mahkeme, birbirinin tersi karar verir oldu.
Bir mahkeme FETÖ’cüye 1 yıl, öbürü aynı meselede 10 yıl, öteki müebbet hapis verdi.
Bir yıl hapis veren mi doğru, yoksa müebbet hapis cezası veren mi, belli değil.
Arkasından tuhaf tahliye kararları çıktı.
Özellikle şirket sahibi zengin FETÖ’cüler, teker teker serbest kaldı.
Bunun son örneği, Denizli’de yaşandı.
Ünlü süt ve peynir şirketi AYNES’in sahipleri hapse, şirket ise kayyuma gitmişti.
Pensilvanya’ya valizlerle para taşımakla suçlanan şirket, dün mahkeme kararıyla kayyumdan alınarak sahiplerine iade edildi.
Zengin FETÖ’cülere tahliye, fakir FETÖ’cülere adliye…
İkisinin arasında olanlar da pişmaniye…
Geriye,’Cennette bol hurili, boğaz manzaralı süper lüks köşk’ masalıyla uyutulan enayiler kaldı.
Yargının icraatları, bununla da sınırlı olmadı.
Sabah kalktık, ajanslardan flaş... flaş… diye geçilen bir haber:
- Gezi Parkı eylemleri nedeniyle 120 kişi hakkında dava açıldı. Yaklaşık 600 kişi hakkındaki soruşturma sürdürülüyor.
Allah... Allah…
Zaman çok hızlı geçiyor derken, bu kez de zaman geriye mi sardı?
Gezi Parkı olayları 2013’da yaşanmış ve üzerinden 5 sene geçmiş.
Yargılanan yargılanmış, cezalandırılanlar cezalandırılmış.
Nereden çıktı şimdi bu Gezi Parkı davası?
İstanbul’daki olaylar için davayı açan taraf, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu.
5 sene sonra bu davanın açılmasının nedeni ne olabilir ki?
Savcılık; ya Türkiye’de adaletin kaplumbağa hızıyla ilerlediğini dosta düşmana göstermek istedi veya başka bir hesabı var.
Hesap belli!..
Avrupa’da sarı yelekliler sokaklara dökülmüşken, bizim gezizekalıları tekrar sokağa dökmek.
Beş yıl sonra çakma bir gezi davasıyla sokakları karıştırmak…
Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek yani!
Ardından tiyatro gibi başka bir komik karar daha çıktı.
Mahkeme, Can Dündar hakkında, Gezi Parkı olaylarında etkin rol aldığı gerekçesiyle tutuklamaya yönelik yakalanmasına karar verdi…
Yav kardeşim!..
Can Dündar dediğiniz adam, bir vatan haini.
Bu adam, Almanya’ya firar etti.
Vatan hainliğinden hakkında yakalama kararı da var, tutuklama kararı da...
Bizim Dışişleri Bakanlığı onlarca kez Can Dündar’ı istedi.Almanlar vermedi.
Şimdi aynı adam için tekrar yakalama kararı çıkarmanızın maksadı nedir, Allah aşkına?
Siz uzayda mı yaşıyorsunuz, yoksa başka bir hesabınız mı var?
Hesap belli!
Hesap; tam da AB ile görüşmeler tekrar başlamışken, ortalığı karıştırmak.
Bitti mi? Bitmedi…
Arkasından bir bomba daha geldi.
- Sözcü gazetesinin yazarları; Emin Çölaşan ve Necati Doğru hakkında, üyesi olmadığı FETÖ’ye bilerek yardım etme suçundan 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Suçlamaya bak!..
Üyesi olmadığı örgüte bilerek yardım etmek.
Pes yani!..
Yılların azılı Kemalistleri; Emin Çölaşan ve Necati Doğru’ya FETÖ’den dava açmak, kargaları bile güldürür.
Bu davada da bir sinsi hesap var.
Emin Çölaşan’a “FETÖ’cü diye dava açmak, FETÖ’yü bütün davalardan aklamaktır.
Emin Çölaşan’a FETÖ’den dava açmak, tek kalemde bütün FETÖ davalarını düşürmektir.
Emin Çölaşan'a FETÖ’den dava açmak, FETÖ davalarını sulandırmaktır.
Hesap da bu zaten!..
Açılan davayla şoka giren Emin Çölaşan; “M. Kemal’in askeriyken, kaderde Fetullah denilen sümüklünün örgüt üyesi olarak suçlanmak da varmış” dedi.
Adam haklı beyler!..
Meslek hayatım boyunca Emin Çölaşan’dan hiç hazzetmedim ve onun muhafazakâr kesime saldırılarına karşı, hep karşı koydum.
Rahmetli Özal’a hainliklerini, hiç unutmadım.
AK Parti ve Tayyip Bey’e kusması, midemi bulandırdı.
Dinime karşı eylem ve söylemlerinden, nefret ettim.
Bir gün gelecek; Emin Çölaşan’ı savunacağımı,rüyamda görsem inanmazdım.
Bana bile Çölaşan’ı savundurttular.
Yuh yani yuh…
İşte bu, böyle bir karar.
Bakınız ne oldu?
Belli ki FETÖ’cülerin, verilen bu iki karardan da önceden haberi varmış.
Mahkeme kararları, ajanslara düşer düşmez, harekete geçtiler.
Mahkemelerden gelen bu haberleri, uluslararası medyaya ve sivil toplum örgütlerine servis ediverdiler:
“Erdoğan, FETÖ’cü bahanesiyle muhalif gazetecilere dava açtı.”
“Laik yazarlar, FETÖ’cü suçlamasıyla susturulacak.”
“Erdoğan, FETÖ’cü suçlamasını bir silah gibi kullanıyor.”
Uluslararası 7 büyük gazete bu başlıklarla çıktı.
Yabancı medya Türk mahkemesini suçlamıyor, Erdoğan’ı suçluyor.
Mahkeme kararlarındaki gizli amaç da bu idi zaten.
Bu ve benzeri kararlar yüzünden Erdoğan yurtdışında diktatör olarak gösteriliyor.
Erdoğan’a kurulan en büyük tuzak da bu. Aynı tuzak seçim öncesi de bu kararlarla tekrar gösterime sokuldu.
Tam da Suudi Prens Salman’ın, muhalif gazeteci Kaşıkçı’yı, testere ile kıtır kıtır kestirdiğinin konuşulduğu günlerde…
Bizim mahkemenin kararı, katil Prens Salman’a ilaç oldu.
Batı basını, birkaç gündür, Erdoğan’ın muhalif gazetecilerin sesini kesmek için FETÖ’yü kullandığını yazıp, çiziyor.
Katil Prens, ikinci plana düştü.
Dünyaya anlatmaya çalıştığımız, “Darbeci katil örgüt FETÖ” tezimizi, bizim mahkememiz bir güzel çürütüyor.
Oh ne âlâ...
FETÖ, gözümüzün önünde mahkemeler tarafından sinsice temizlenirken;
Tayyip Bey nerede? AK parti nerede? Devlet nerede? MİT nerede? Adalet Bakanı nerede? HSK nerede?
Hiç ortada yoklar…
Olanları bizim gibi izliyorlar.
Hatta bırakın izlemeyi, durumdan da memnunlar.
Çölaşan ve Gezicilere dava açılması hoşlarına bile gitti…
Kenardan izleyerek fena halde çuvalladılar.
Bu kez düşmanlarının düşmanı, dostları değil.
Aksine kendilerinin düşmanı.
Bunu görecek keskin bir göz, anlayacak akıl lazım.
Yahu insaf edin!..
CHP’den önce AK Parti’nin ortaya çıkıp, bu mahkemelere hesap sorması gerekir.
Adalet Bakanı ve Hakimler Savcılar Kurulu’nun bu mahkemelerin üyelerini çağırıp, “Kardeşim, siz ne yapıyorsunuz? Bu yaptığınız FETÖ’ye hizmet etmektir.” deyip davaları geri çektirmeye zorlar.
Yarından tezi yok bu davaları açan hakim ve savcılarla ilgili geniş bir soruşturma yapılmalı. FETÖ bağlantılarının olup olmadığı en ince noktasına kadar araştırılmalı…
Bunu kim yapacak?
Yargı kurulları yapacak...
Oralar çok mu sağlam?
Geçiniz efendim!..
Yüksek yargının en kritik noktasına getirilen bir savcının çocukları, geçmişte FETÖ kolejlerinde okuyordu. Aynı savcı, dönemin HSYK üyelerinin belirlendiği oylamada, FETÖ listesinin kazanması için canla başla çalışıyordu.
Tayyip Bey’in bir yakını referans oldu, yargı için kritik bir makama atandı.
İşte, yukarıda uzun uzun anlattığım FETÖ tezgahını bozması gerekenlerden birisi, bu savcımız.
Başka söze gerek var mı?
Defalarca anlattım.
FETÖ, insan vücudundaki bir kanser hücresi gibidir.
Bu hücreyi tamamen yakıp yok etmezseniz, emin olun bir süre sonra tekrar büyür ve ur olur.
Bu habis uru pansuman yaparak halledemezsin.
Eğer siz FETÖ’yü yok edemezseniz.
FETÖ sizi temelli yok eder.
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ