Gezi'de Alevi Müslümanlar üzerinden proje uyguladılar. Türkiye'yi hedef alan, çökertmeyi amaçlayan operasyonlara giriştiler.
17-25 Aralık'ta Sünni muhafazakar bir yapıyı harekete geçirdiler. Devlet içindeki bu istihbarat ağı üzerinden Türkiye'yi felç etmeye, rehin almaya, darağaçları kurmaya, ülkenin büyük bölümünü düşman ilan etmeye ve Türkiye'yi vesayetçi efendilerinin kucağına atmaya çalıştılar.
7 Haziran seçimleriyle birlikte, uzun süredir alt yapısını hazırladıkları “iç işgaller” sürecini başlattılar. Bu sefer dini, mezhebi değil, etnik kimliği kullanıyorlardı. Türkiye'nin bir bölümü işgal ediliyor ve işgale bütün “müttefik ülkeler” ile Türkiye'deki “iç işgalciler” destek veriyordu.
Hem Aleviler hem Kürtler hem liseliler
Taha Dağlı
Dördüncü dalga: Liseleri sokağa hazırlayan kim?
20 Haziran 2016, Pazartesi
Önümüzdeki sonbahara doğru hem Alevileri hem de Kürtleri sokağa sürmeye hazırlandıklarına dair işaretler var. Çok daha büyük bir senaryo için hazırlık yapıyorlar.
Artık sokak darbesi değil, rejim değiştirme değil, Erdoğan'ı devirme değil, doğrudan Türkiye'yi çökertmeye, parçalamaya, Suriyeleştirmeye dönük bir plan uygulayacaklar.
Bugünlerde liseler ve lise öğrencileri üzerinde oynan oyun buna hazırlıktır. Türkiye'nin büyük yürüyüşüne, siyasal aklına, kadrosuna, vizyonuna karşı bir savaş vardır. Bu savaş kimlikler üzerinden yürütülmektedir. Toplumsal zaaf alanları üzerinden yürütülmektedir.
Özellikle başarı oranı yüksek, orta-üst gelir grubuna mensup, hayat tarzı olarak fazla batılı çevrelere mensup öğrenciler, onların gittiği okullar belki operasyon merkezlerine dönüştürülecek.
Bu ülkeyi kendi çocuklarıyla vurmak
“Liseli itirazı”, “Liseli Ayakta” gibi sesler Gezi vandalizminin yeni haline dönüştürülmek istenecek. Semboller üretilecek, medyaoperasyonları yapılacak, mağduriyet dili inşa edilecek. Bildiğimiz birçok kişi, hatta sağduyusuna inandıklarımızın önemli bölümü bizi şaşırtacak, rüzgara kapılacak, tuhaf cümleler kurmaya başlayacak.
Bir isyan dalgası hem içeriden hem dışarıdan beslenecek ve Türkiye'nin önüne konulacak. Bir de bunu lise öğrencileri üzerindenservis edecekler, “masumiyet” tezi üzerinden pazarlayacaklar.
Türkiye'nin çocukları kendi ülkelerine karşı başkalarının işgal ve yıkım senaryoları için harekete geçirilecek. Hem de ülkenin kurtuluşu adına, iyi şeyler adına. Tarih hep şanlı, hem başarı değil. Tarih bizim basiretsizlik örneklerimizle doludur.
Ama bu toprağın hamuruyla yoğrulmuş Anadolu çocukları oyuna gelmeyecek. Onlar direnecek, sağlam basacak, doğru yerde duracak ve o rüzgarı terine çevirecektir. Onlar tarih yapıcı ve tarih yazıcı misyondan bir milim sapmayacaktır.
Hiç bitmeyen bir hesap var
Türkiye'nin bütün renkleri, kimlikleri, siyasi ve kültürel zenginlikleri, çeşitliliği bu ülkeye karşı nasıl düşmanca bir harekete, saldırganlığa, dönüştürülebilir? Darbe, terör, sokak hareketleri olarak seferber edilebilir?
Bunu kim, nasıl başarır? Neden bu yönde hiç bitmeyen bir hesap, uğraş, plan, entrika olur?
Neden bu ülkenin siyasi, dini, kültürel çevreleri üzerinden bu kadar rahat oyun kurulabilir? Ya da neden birileri coğrafyanın tam merkezine yerleştirdikleri Türkiye için aralıksız yıkım senaryoları uygular?
Bu senaryolar bazen iç savaş olur, bazen etnik kavga olur, bazen mezhep çatışması haline getirilir. Bazen aynı mezhep içinde kamplar inşa edilir.
Bir büyük ayrıştırma planı hiç durmaksızın işler.
Ülkenin bölünmesi, zihinlerin bölünmesi
Bu ayrıştırma, yabancılaştırma, düşmanlaştırma, zihinleri bölme, kalpleri bölme planı bütün sinsiliği ile ülkenin tamamını hedef alır, sonra şehirleri böler, sonra mahalleler ayrışır, sonra evlereyansır, insanları hedef alır.
Bu ayrışma ve yabancılaşma öyle bir hal alır ki, en yakınımızdaki kumpas kurar olur, şantaj yapar olur, hepimiz birbirimize düşmanca bakışlar fırlatırız, “acaba kafasından ne geçiyor, bize ne türlü komplolar kuruyor” demeye başlarız.
İşte o zaman zehir bütün vücudumuzu sarmış demektir. Zihnimiz bulanmış, kalplerimiz kirlenmiş demektir. İşte o zaman ülke için de, millet için de, din-iman için de doğru şeyleri düşünemeyecek hale gelmişiz demektir.
Ülkenin bölünmesi zihinlerin bölünmesiyle başlar. Milletin iç savaşa sürüklenmesi çok dar sosyal alandaki bireylerin ayrışması ve çatışmasıyla başlar.
O şımarıklık, o utanmazlık
İşte bunu biliyorlar, çok iyi biliyorlar. Müslümanlar bin parçadır, muhafazakarlar anlaşamazlar, milliyetçiler kavgaya tutuşmuşlardır, Türkiye'yi bir arada tutacak toplumsal dayanakların hepsi aşındırılmakta, devrilmektedir. Bu oyunu kim, nasıl başarır; biz nasıl yutarız, nasıl gaza geliriz?
Hatırlayın Gezi olaylarını. O çirkinliği, o utanmazca şımarıklığı.. Başbakanlık basılacak, işgal edilecek, evler araçlar yakılacak, ülke ateşe verilecek ve bu zafer gibi uluslararası medya tarafından aklanıp pazarlanacak.
CNN ve CNNTürk yayınlarında günün 24 saati o rezillikleri, o çirkinlikleri, ülkemiz adına utanç manzaralarını izledik. Bize devrimci diye pazarladıkları kişilerin bu ülke ile, millet ile hiçbir bağları yoktu, hatta nefretle doluydular. O nefreti de bütün ülkeye saçtılar, kirlettiler. O zaman o terörü destekleyenler, yayın organlarında olarak pazarlayanlar şimdi hiçbir şey olmamış gibi, makul tavırlar takınıyorlar.
Bütün metinler tek elden çıkmış
Ama liseliler üzerinde yürütülen çalışma onlar için yeni bir sınav olacak. Göreceksiniz, aynı yayın organları, aynı sermaye çevreleri, aynı“okumuş/yazmış cemaatleri” Gezi olaylarındaki çirkefliklerine geri dönecekler. Dahası bugün çevremizde olan birçoklarının da o kalabalıklar arasında olacağını şimdiden bir yere kaydedin.
Gerçek Hayat dergisinin bugün piyasaya çıkan yeni sayısında Sevda Dursun “Liselerde tehlikeli provokasyon” adı altında konuyla ilgili güzel bir dosya hazırladı. Bir cümle aktarayım: “Bu eylemler tesadüfi, kendiliğinden gelişen eylemler değil. Kendini ve derdini anlaşılır bir dille anlatmaktan uzak söylemlere dayanıyor. Neredeyse her okulda gençlerin eline tutuşturulan bildiriler tek bir kalemden çıkmış gibi. Gericilik-ilericilik, aydınlık-karanlık, aydın-dinci, bilimsel-dogmatik gibi kelimelerin boca edildiği sürekli ezber tazeleyen metinler…”
“Acımasız Direniş”
Hiç merak etmeyin, bu ezberlerle Türkiye'yi köşeye sıkıştırmaları mümkün olmayacak. Gezi ve 17 Aralık'ta olduğu gibi yine başaramayacaklar. Bu millet direnecek. Her zaman direndiği gibi. Ama rüzgar sertleşecek, gerilim tırmanacak.
Son saldırıyı deneyecekler, son yoklamayı… Başaramayınca yapabilecekleri hiçbir şey kalmayacak. Bu yüzden belki en yoğun saldırıyı yapacaklar. İşte “acımasız direniş” dediğim şey o zaman kendini gösterecektir. Liseleri kimlerin karıştırdığını anlamak için Gezi olaylarının arkasında kimler vardı, hatırlayın, yetecektir.