Abdurrahman Dilipak
Dokunmayın Kemal’ime!
Kemal, aynı zamanda ve bazı durumlarda Zeval’i işaret eder. Mesela zirveden sonra inişe geçersiniz. Gecenin en karanlık anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır.. Zeval, zavallı durumuna düşürür bazan insanı. Zirvede tutunmak zordur.. Yokuş aşağı koşarak inmeye kalkarsanız zirveden yuvarlanırsınız. Düşüş çok hızlı olur ve bazan yuvarlanır, parçalanır, kurda kuşa yem olursunuz..
Hani dokunulmazlıkların kaldırılmasını istiyordunuz, ne oldu.. Hadi kaldırın dokunulmazlıkları. İşinize gelmedi değil mi. Şecaat arz ediyordunuz. Şimdi HDP’liler bir yandan Kılıçdaroğlu öte yandan ifade vermeye gitmeyeceklerini söylüyorlar. Yargıya meydan okuyorlar..
Milli iradeye, yürütmeye, yasamaya, herkese meydan okuyorlar. Siz kimsiniz ya hu! Kendi sözünüzle kendi kazdığınız tuzağa düştünüz. Mekerallahu..
Ankara’da olup bitenler konusunda daha önce yazdım, ama şimdi biraz sükûnetin avdet etmesini bekliyorum.
Evet, Kemal’e ermeden bazan birileri sizi kanadınızdan tutarak layık olmadığınız yüksekliklere taşırlar.. sonra da sizi layık olmadığınız yerden, işiniz bitince atarlar, kullanılmış bir mendil gibi. Bu gibi durumlarda ne kadar yükselirseniz o kadar çok gözükür nasiyeniz..
Balon yükseldikçe şişer, şişdikçe yükselir ve sonra patlar..
Bazıları pamukşekerdir mesela, dışarıdan bakınca kocaman renkli bir şeker. Dokununca elinize bulaşır. Tutunca elinizde bir yapışkan bir bulaşıktan başka bir şey kalmaz..
Kemal sahibi olmadan Kemal’e erdiğini düşünenler aslında, kendilerini dev aynasında görenler. Kamil insan taklidi yapan soytarıların soytarılıkları uzun sürmez. Şecaat arz edeyim derken sirkatlerini söylerler.. Onlar, büyük bir senaryonun küçük bir detayıdırlar. Figüran seviyesinde küçük, detayda birer projedirler aslında.
Bazıları ingilizanahtarıdır, bazıları joker, bazıları plesebo, bazıları geçici protez.
Bu tip insanlar binbir surat, münafık, “takiyye”ci tiplerdir. Kırallık versen babasını kesecek tipler.. Ekmeğini yediklerinin kılıcını sallarlar. Brütüs tipi insandır bunlar. İhanet, kalleşlik karakterleridir. Müfsittirler. Ağzı ve seciyesi bozuktur bunların. Dilleri çataldır, dişleri zehirlidir.. Kalplerinde bir hastalık vardır.. Onlara “bozgunculuk yapmayın” derseniz, onlar, “biz ıslah edicileriz derler”. İman edenlerin inandıkları gibi siz de iman edin” derseniz, “o gericiler gibi mi” derler.. Asıl gerici kendileridir, ama bunu bilmezler.. Gözlerinde ve kalplerinde bir mühür vardır.. Söylesen de söylemesen de birdir.. Gözleri var görmezler, kulakları var duymazlar, kalpleri var hissetmezler..
Bu tür “Kemal” sahipleri “aileden”dirler.. Bugünler için yetiştirilmişlerdir.
Bunlar gökte uçarken bile ipleri yeraltında birilerinin elindedir. Üfürükten tayyare yani.. Uçurtma kişilikli insancıklardır bunlar.. Rüzgârgülü gibidirler..
Bunların sağı-solu olmaz. Farklı görünseler de şeyhi de fahişesi de aynı kadroda, aynı yekûn içinde yazılıp çizilir adları..
Bu insanlarla ağız dalaşına girmemek gerek. Çamur dolu çukura taş atarsanız üstünüze sıçrar. Muhatap almak bile onları yüceltir.
Bu karakterler bazan okumuş gibi gözükseler de, onlar “Ebu Cehil”, “Ebu Leheb” karakterli insanlardır. “Kitap yüklü eşek”den farkları yoktur. Belam’ın kişilik ikizleridir. Küçük dağları kendilerinin yarattıklarını sanırlar..
Bu tipler ekonomi, siyaset, kültür, sanat, sosyal hayatta her yerde her zaman vardırlar.. Dün vardılar, bugün de var, yarın da olacaklardır..
“Ağu’yu altın tas içre sunup, onu da bala karıştıranlar” bunlardır.. Yalancıdırlar. Tuzak kuranlardandırlar, “Laf ile verirler aleme binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”. Konuşurken bakarsın, ahlak, ilim ve fazilet abidesidirler; ama, gerçek tam tersidir.. Şeytanın yoldaşıdırlar. Dikkat: Şeytan bizi Allah’la aldatmasın.. Bunların ağzından çıkanları kulakları duymaz. Ağzı bozukturlar.. İftira, gıybet, dedikodu, tehdit, şantaj ne derseniz vardır sözlerinde..
Aslında dostları yoktur.. Sadece çıkar ilişkileri vardır. “Gayeye giden her yol meşrudur” onlar için..
Bunlar her kılığa girerler, Mafya babası da olurlar, parti lideri de, şeyh de olurlar, tüccar da.. “Belhum adal” sınıfına dahil, bilim insanı tipleri de vardır, hakim, savcı, polis şefi, gazeteci, aydın, sanatçı, ne ararsan bulunur bu insanlığın yüzkarası “insanat bahçesi”nde derde devadan başka..
Bana kimi tarif etmeye çalıştığımı sormayın.. Çevrenize bakın bu tipleri göreceksiniz. Ekranda da görebilirsiniz bunları. Bunlar Kabil soyudurlar. Her yerde, her zaman varlar ve kıyamete kadar da Şeytanın yol arkadaşları, insin Şeytanları olarak var olmaya devam edecekler.. Onlar “Belhum adal”dırlar.
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın, gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın” diyelim bunlara.. Bunlar da bizim imtihanımız. Sonuçta söz ve fiilleri ile kendi cehennemlerine kendi sırtlarında odun taşıyorlar”.. Cehennemin dibine kadar yolları var..
Sonunda keskin sirke küpüne zarar verir.. Böyle yaparak bitirecekler kendilerini. Sabır.. Bunlar böyle yapmasa, cehennemin 7 kat dibine kim nasıl inecekti..
Biz de bunların pis ağzına sakız olmamak için daha dikkatli olalım. Bunların yolunda ilerleyen içimizdeki hasta nefisleri ya ıslah edelim, olmuyorsa dışarıya atalım bunları..
Onlar aslında kaybettikleri güç ve servet sebebi ile öfke dolular, öfkeleri ağızlarından taşıyor ve öfkeleri akıllarını sanki zail etmiş gibi.. Kıskançlık beyinlerini zehirliyor..
“Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder”. Çok ileri gidiyor birileri.. Korku, öfke ve kıskançlık beyinlerini kemiriyor olabilir bunların, psikolojileri altüst olmuş olabilir..
Bunlarla tartışmamak gerekebilir, yapıp-ettikleri, söyledikleri elbette yanlarına kâr kalmamalı da, bunlarla ağız dalaşına girmemek gerek. Onların seviyesine inmemek gerek..
Kim bilir, belki de bu “Kemal sendromu”, bize şer gibi gelen bir hayır vesilesidir.. Bir de karanlığa küfretmeyi bırakalım da, kalkıp Allah aşkına bir mum yakalım. Sonuçta karanlık aydınlığın yokluğudur.. Sabır..
Selâm ve dua ile..