Hz. Muhammed Aleyhisselâmın, Allahü teâlânın Peygamberi olduğuna inanmak demek, Onun bildirdiği Kur'ân-ı kerîmde yazılı olan emrlerin ve yasakların hepsinin, Allahü teâlânın emrleri ve yasakları olduğuna inanmak, hepsini kabûl etmek, beğenmek demekdir.. Böyle inanan kimse, bunlardan ba'zılarına uymazsa, îmânı bozulmaz. Müslimânlıkdan çıkmaz. Fekat, bunlardan birine bile uymadığına üzülmez ve bu hâli ile öğünürse, Peygambere inanmamış olur, îmânı bozulur, kâfir olur. Uygunsuz hareketinden dolayı Allahü teâlâya karşı boynu bükük, kalbi üzüntülü olursa, îmânının kuvvetli olduğu anlaşılır.
Aşağıda islâm dîninin esâslarından bahs olunacakdır. İslâmiyyetde dürlü âyinler, dinde reformlar, dürlü dürlü yortular yokdur. İslâm dîni, insanların dürüst ve nâmûslu yaşamalarını ve hayâtdan da zevk almalarını emr etmişdir. İbâdet için emr etdiği zemânlar kısadır.. İbâdetde esâs, kalbini temâmiyle Allahü teâlâya bağlamakdır. İbâdet, bir âdet olarak değil, Allahü teâlânın huzûruna çıkıp, Ona can ve gönülden şükr etmek ve Ona yalvarmak için yapılmakdadır. Riyâ [gösteriş] olarak yapılan bir ibâdeti Allahü teâlâ kabûl etmez. Kur'ân-ı kerîmde de Mâ'ûn sûresinde meâlen, (Ey Resûlüm, kıyâmet gününü inkâr eden, yetîmi sertlik ve sitemle def' edip hakkını gasb eden, fakîri doyurmayan ve başkalarını da fakîre iyilik yapmağa teşvîk etmeyen o kimseyi gördün mü? Nemâzlarını gaflet ile kılanlara ve riyâ, gösteriş yapanlara ve zekâtı [fakîrin hakkını] vermeyenlere şiddetli azâb vardır) buyurulmakdadır.
Bu da geçer yahu.... Onun için, dert keder tabii olacak ama unutmayın ki bunların hepsi fani, gelip geçecek. Ebû Bekr-i Sıddık hazretlerine "radıyallahü anh" sormuşlar; "Ya Eba Bekr, siz bu makama, bu dereceye nasıl kavuştunuz? Ne özelliğiniz vardı? Ne hususiyetiniz vardı? Ne ahlâkınız vardı ki cenab-ı Hak sizi peygamberlerden sonra en yüce insan olarak yarattı." Mübarek buyurmuş ki "Benim üç özelliğim vardır. Bir, ben daima ahiretimi dünyaya tercih ettim. Bir olayla karşılaştığım zaman evvela ahiret tarafına baktım, hangisi ağırsa onu tercih ettim. Dünyamı tercih etmedim. İki, Allahımı ahirete tercih ettim, yani ben Cennet için Cehennem için ibadet yapmadım. Allah için ibadet yaptım. Ama onun razı olduğu yere ehlen ve sehlen, razı olmadığı yerden elbette Allah uzak tutsun. Ama önce Allah; önce menfaat değil. Üç, bana çok şey soruyorlardı, ben de o sorduklarında Allahın adaletini, Allahın hakkını kulun hakkından üstün tuttum. Önce Rabbimin rızası sonra senin rızan dedim. Rabbimin razı olmadığı yerde ben yokum, dedim.
İslâm dîni, bütün hurâfelerden, efsânelerden temiz olan, yalancıları red eden, insanları günâhkâr değil, bil'aks Allahü teâlânın kulu olarak kabûl eden, onlara hayâtda çalışma ve iyi yaşama imkânını veren, beden ve rûh temizliğini emr eden bir dindir. İslâm dîninin esâsı, BİR olan Allahü teâlâ ile, Onun Peygamberi, bizim gibi bir insan ve Allahü teâlânın sevgili kulu olan Muhammed aleyhisselâma inanmakdır. İslâm dîninde Muhammed "aleyhissalâtü vesselâm", (Ma'sûm) kusûrsuz bir insandır. Allahü teâlâ Onu kendi emrlerini insanlara bildirmek için seçmişdir. İslâm dîni, bütün Peygamberleri kabûl ve tasdîk eder "aleyhimüssalevâtü vetteslîmât". Bunların hepsini sever ve hurmet eder. Esâsen eski din kitâblarında ve hakîkî Tevrât ve İncîlde bir son Peygamberin "aleyhissalâtü vesselâm" geleceği yazılıdır. Muhammed aleyhisselâm en son Peygamberdir ve Ondan sonra bir dahâ Peygamber gelmeyecekdir.