Abdurrahman Dilipak
BM, ABD, AB, NATO, bu gidiş nereye!
Ayağımızın altındaki toprak kayıyor sanki. Bir yerlere doğru sürükleniyoruz.
Türkiye ya da bölgemiz, İslam dünyası için demiyorum bunu, topyekûn dünya için söylüyorum.. Yine göreceli en iyi durumda olanların en önünde gelen ülkelerden biriyiz..
Güney Kore’de Cumhurbaşkanı Park Geun-hye’nin istifasını isteyen 1 milyona yakın insan sokaklara dökülmüş, protesto gösterisi düzenliyor..
Öte yandan; Kuzey Kore patlamaya hazır bir saatli bomba gibi..
Japonya’da ekonomik durgunluk can sıkıcı.. Para ve teknoloji var ama, içine düştüğü durgunluktan bir türlü çıkamıyor.. Latin Amerika, Çin ve Hindistan’ı söylemeye gerek yok. Rusya, Avrupa’nın burnunun dibinde can sıkıcı bir dev.
Avrupa; kavramları ile, kurumları ile, ekonomisi ve aile yapısı ile birlikte topyekûn bir çöküş içinde.. Dinleri artık birleştirici bir kurum olmaktan uzak.. Daha doğrusu Hristiyanlık artık batılıların hayatında fazla bir yer işgal etmiyor.. Laik düşünce ve seküler hayat inançlarını bireysel planda vicdanlara, toplumsal planda mabetlere hapsetmiş, ruhbanların “iş”i haline gelmiş bir inanıştan söz ediyoruz. Biraz folklor, biraz esoterizm gidiyor, gidebildiği kadar.. Bugün Hristiyanlık kültürel bir aidiyetten daha öte bir anlam taşımıyor.. Gençliklerini ve aileyi kaybetmişler.. Uyuşturucuve fuhuş bataklığında debeleniyorlar.. İnsan hakları adına savundukları uyuşturucunun serbest bırakılması ve eşcinsel evlilikler..
Bu arada; California’daki isyan giderek büyüyor. Paralelciler California’da Demokratların safında, Trump’a karşı gösterilere katılıyorlar. En az 5 eyalette insanlar Trump’a karşı sokakta. The Guardian yazarlarından Monisha Rajesh, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda ABD başkanlığına seçilen Trump’a suikast çağrısında bulundu. Kafayı yemiş bunlar.. Bakalım Trump 20 Ocak’a kadar yaşayacak mı? Ya da temsilciler vaadlerinde durmazsa ne olacak?
Dikkat ediyor musunuz, özellikle Mısır darbesinden sonra batılılar artık demokrasi, insan hakları, hukuk devletinden söz etmiyorlar.. O meşhurSTK’ları da yok ortalıkta. Nobel Barış Ödülü verdikleri bir adamı, Baradey’i Sisi’ye danışman yapanlar bunlar değil mi idi.. Sisi’yi getiren de bunlar, halka karşı, halka rağmen Sisi’ye sahip çıkanlar da bunlar.. Baradey gitti İngiliz solcu, eski başbakan Tony Blair yetişti Sisi’nin yardımına..
Mısır’da şu günlerde “baldırı çıplaklar” yine sokaklar da.. Mısır’da ‘’Garibanlar hareketi’’ grubunun geçen hafta Cuma namazından sonra başlattığı protestolar devam ediyor.
Ha! Bu arada ABD’de Trump karşıtı gösteriler aralıksız, yayılarak ve şiddetlenerek devam ediyor. En son geçen hafta ABD’nin batı eyaletlerinden Oregon’un en büyük kenti Portland’da seçim sonuçları belli olur olmaz başlayan ve daha sonra şiddete dönüşen protestolarda bir gösterici vuruldu.
Tekrar Mısır’a dönecek olursak, “Arap Baharı”nda, ya da diriliş/uyanış hamlesinde 2. etap başlarsa şaşmamak gerek. Bu arada; Irak ve Suriye’de sona yaklaşıldı artık. PYD ve DAEŞ terörü bittikten sonra sıra Esed’e gelecek.. Türkiye kendi sınırında bugünkü duruma daha fazla sessiz kalmayacak ve müsaade etmeyecek.. Ankara; BM’den de, AB’den de, NATO’dan da umudunu kesmiş durumda.. Batı da artık BOP hayallerinden vazgeçmeli.
Petrol üreten ülkeler büyük sıkıntı içinde. En büyüklerinden biri olan Suudi Arabistan tarihin bir defada en büyük borçlanmasını yaptı maaş ödeyebilmek için.. Ekonomilerini ayakta tutabilmek için petrol üretmek ve satmak zorundalar, her üretici aynı yolu deneyecek olursa petrol fiyatları maliyetine kadar gerileyecek. Bu da bir başka handikap.. OPEC ülkeleri büyük bir krizin eşiğinde.. Savaş havası ticari durgunluğu artırıyor. Savaşa hazırlık konusu yeni bir maliyet getiriyor ülkelere.. Afrika sessiz ve derinden gidiyor.. Egemenlerin kendi içlerindeki kriz, Afrika ve Asya’daki ülkelere göreceli bir nefes alma alanı açıyor..
Şunu görelim, Türkiye artık, sadece Türk dünyası ya da Müslüman ülkeler için bir “urvetul vuska, tutunacak bir dal” ya da örnek ve önder ülke rolü oynamıyor, tüm mazlum milletler ve bu işin böyle gitmeyeceğini, yeni bir dünyanın mümkün olduğunu düşünen herkes için atanmamış ve seçilmemiş sözcülük rolü üstlenmiş gözüküyor..
Türkiye’nin en büyük sorunu siyasi ve idari yapıda taşların tam olarak yerine oturmaması (anayasa, başkanlık, derin yapılar, darbeci kadrolar, muhalefet, bürokrasi), sermaye ve sivil toplumun, üniversitelerin, basının, yani okumuşların henüz tam olarak rollerini kavrayamamalarından kaynaklanıyor..
Batı, ekonomi, siyaset, hukuk, kültür ve sanat olarak dibe vurdu. Teknolojileri artık başkaları tarafından da üretilebilen şeyler.. Önemli olan gençlik ve aileleri. O da bitik.. 4 kişiden bir kişi babasını tanımıyor ya da aile bağını koparmış. Anne, baba, 3 çocuklu 5 kişilik bir ailede en az bir kişi uyuşturucu kullanıyor ya da ileri derecede alkolik. 5 kişilik bir ailede en az bir kişi homoseksüel, lezbiyen ya da benzeri bir sapkınlık içinde. 5 kişilik bir ailede en az bir kişi en az bir defa intihara teşebbüs etmiş. 5 kişilik bir ailede bir kişi psikolojik destek almadan kendini yönetemiyor. 5 kişilik bir ailede en az bir kişi doğum öncesi, yaşarken ya da yaşlılık evresinde geriatrik engelli. Bunların kutsalı filan da yok. Sadist, Hedonist, Narsist tipler..
Bunlar İslamofobik ve yabancı düşmanı.. Bütün olumsuzlukları Müslümanlardan, Türklerden, Afrikalılardan, Araplardan, Asyalılardan biliyorlar..
Neyse ki içlerinde akıl, erdem ve vicdan sahibi kişiler ve gruplar yavaş yavaş bu kötü gidişin farkına varmaya başladılar..
ABD ve batı dünyası için, onların işimizdeki işbirlikçileri, batılı kafalar, onları örnek alan çevreler için gelecek günler geçen günleri aratacak. Can’lar Almanya’ya kaçıp sığınsalar da o umutsuzluk, çaresizlik, yenilmişlik duygusu onların yakasını orada da bırakmayacak. Gülenciler ya da PKK’lılar, Masonik kafalar da aynı talihsizliğin paydaşları olarak aynı acıyı, yalnızlığı paylaşacaklar. Umut bağladıkları dağlara kar yağıyor. O çok güvendikleri batılı dostları, artık “kendileri himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede”. Geçti Bor’un pazarı, sür eşeği Niğde’ye! Benden söylemesi. Selam ve dua ile..