Abdurrahman Dilipak
Bakalım kanlı mı olacak, kansız mı?
BÇG’nin cinayet planları ortaya çıkınca Erbakan bir kaygısını ifade etmiş ve bu zalimler topluluğunun ülkeyi kan gölüne çevirmelerinden duyduğu kaygıyı ifade etmek için “bakalım kanlı mı olacak, kansız mı” demişti. Doğan mediası gerçekleri tersyüz ederek o günlerde bu sözleri dolayısı ile Erbakan’ı suçlamışlardı. Güçlüydüler, suçlu olsalar da. Sonra kurtlar kuzulara karşı “adaletlerini” ortaya koydular. Kuzular suçlu ilan edildi, ceza olarak kurtlara ikram edildiler. “Allaha dayan sa’ye sarıl, hikmete ram ol.. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol”
Şimdi aynı cümleyi tekrar etmenin tam zamanı: Bakalım bundan sonrası kanlı mı olacak kansız mı? Bu soruya 28 Şubat tecrübesinin ışığında cevap vermek zorundayız. Sadece soru sorup kalmamalıyız. Bu sorunun cevabını da ortaya koymalıyız.
Bu sorunun basit ve kolay bir çözümü yok. Siyasal şiddet karmaşık bir sorundur. Bu iş aslında örtülü, asimetrik, postmodern, multi disipliner bir savaştır.
Daha önce de yazdım, bu gün dünyadaki temel kriz, batı uygarlığının krizidir. Kapitalizmin, uluslararası düzenin krizidir. Ulus devletin krizidir.. 19. YY’ın kavram ve kurumları ile 21. YY’ı açıklayamazsınız. 100 yıl önce on milyonlarca insanın kan vd. gözyaşları üzerine 2’si konvensiyonel silahlarla biri soğuk savaş adı altında 3 dünya savaşı yaşadık. Eğer işler kontrolden çıkarsa 4. Dünya savaşına hazır olun.. Rusya, Çin, Kuzey Kore, Hindistan, Filistin, Mısır, Balkanlar, Kafkasya, Afrika, Latin Amerika, Avrupa, Amerika, herkes barut fıçısı üzerinde oturuyor.
Paralel yapıyı basite alıyorsanız yanılıyorsunuz.. Gülen ya da Cemaat ile sınırlı bir iş değil bu iş. Batının İslam dünyasını kontrol etmek ülkelerin rejim, sınır ve iktidar yapılarını yeniden dizayn etmek için başlattıkları bir süreçtir. Bu projenin Türkiye ayağı asıl BOP ile çöktü. Paralel yapı 1991’den beri aktif. “Refah yol” da bu projenin bir parçası idi, “Tezkere olayı” da. Evdeki hesaplar çarşıya uymadı. AK Parti üzerindeki hesaplar “one minute” ve Mavi Marmara ile çöktü. Suriye, Mısır, Libya, “İslam ve Demokrasi” projesinin çöküş ilanı idi. Paralel yapı çökünce demokrasi talepleri İslami hareketlere hareket alanı açtı. İsrail’in varlık ve güvenliğini garantiye kavuşturacaklardı, İsrail Mısır ve Suriye’deki eylemler sonucu İhvan’ın kuşatması altına girdi.. DAEŞ, Şiiler, PKK, Husiler, Esed hepsi bu gerçekler ışığında farklı bir anlam kazanacaktır. Rusya bu, geliyorum diyen savaşta mevzi almaya çalışıyor.
Ergenekon ve Balyoz süreci de Paralel Yapı’nın derin devleti ele geçirmesi ile ilgili bir süreçti aslında. Bugün hala derin devlet, paralel yapı davaları bu gerçeklerden çok uzakta tartışılıyor.
Bakın, on milyonlarca insanın kanları üzerine kurulan bir düzen var. Birileri o düzeni koruyarak, da yeni bir dünya düzeni kurmak için daha fazla kan dökmeyi göze alabilirler. Yine “bir damla kan, bir damla petrol” diyebilirler. Belki de sizin “terör” ya da “Hac’da panik” adını verdiğiniz toplu ölümler “tarihin sonu”nu getirecek bir “medeniyetlerarası savaş”ın ilk adımlarıdır. “Barış mitingi” aslında bir örtülü bir savaşın başlangıcı olabilir.
Bakın bölgemiz, örtülü bir savaşın arenası haline getirilmeye çalışılıyor. Gerçekler taziye mesajlarında gizli değil.
Bakarsınız bu arada bir de Mehdi tartışması başlatabilirler.. Mehdi, Mesih, Deccal diye başlayacak bir savaşın önce kimi vuracağını tahmin etmek zor değil.
Birileri şu günlerde, Vehhabi, Sufi, Şii çatışması için bu cehenneme sırtında odun taşımaya devam ediyor.. Hem de sureti haktan gözükerek. Kur’an ayetlerini te’vil ederek. Aynı zihniyetin temsilcileri Hz. Ali’nin şehadeti için de Kur’an-ı Kerim’den delil bulduklarını iddia ediyorlardı.
İçine çekilmeye çalışıldığımız atomizasyon, nötralizasyon ve agnostizm sürecine dikkat. Bakın sadece Nurcuları örnek alacak olursak, Kürde selam vermeyen nurcu da var, HDP ile birlikte hareket eden Nurcu da. Diyalogcuya Süfyan diyen de, Risalelere haşiye yazana Deccal diyen de.. Okuyucusu, yazıcısı ile, Sağcısı, AK Parti’ye destek vereni ile bir düzine Nurcu var.
Bir yandan İslam birliğinden söz ediyoruz öte yandan iken içimizde 40 parçayız. Milli görüşçüsü Erbakan’ın, oğlu, kızı, kardeşi, damadı, Kamalak’ı, Asiltürk’ü ve diğerleri ile kaç parça.. Şeyh ölüyor, oğlu, kardeşi, damadı ayrılıyor. İhvanlık ne oluyor. Aslında hani “innemel mü’minune ihvatün” idi..
Hep şeytanı suçluyoruz da, şeytanın varlığı ve onun işleri günahlarımızın bahanesi olamaz..
Bu seçimler önemli. Seçime kadar sakin bir süreç yok gibi. Sonrası da herşey güllük gülistanlık olmayacak. Kriz tehdit olduğu kadar büyük inkılab için bir fırsattır da.
Bugün terör silahı geri tepti. AK Parti’yi, Erdoğan’ı vurmak isteyenler deşifre oldu. Kirli oyun bozuldu. Halk gerçeği gördü. Bu kirli oyunun piyonları kurdukları tuzağa düştüler. Mekerallahu. Selam ve dua ile..