Metin Özer
Azab yerden çıkmaz, gökten iner
Aman Yarabbi!..
Emin olun komplo teorileri virüsten hızlı yayılıyor.
Bir grup Koronavirüsü Yahudi kökenli Alman Rothschild Ailesi yaptı diyor. Öteki Rockefeller, rakibi olan Rothschild Ailesi kontrolündeki ülkelere bulaştırdı diyor.
Başkaları Çin’in, Çin Amerika’yı suçluyor.
Herkes virüsün çıkışıyla ilgili uydurup uydurup ortaya bir hikâye atıyor.
Arkadaşlar Allah rızası için aklımızı başımıza alalım.
O bulaştırdı, bu bulaştırdı..
Allah dilemedikçe bir yaprak oynamaz.
Bunlar sadece sebep olabilir.
Mümin asıl bakması gerekene bakar.
Küffar, Allah’a inanmadığı için olan işle ilgili elbette somut bir sebep arayacak.
Onlar somut bir sebep ararken Allah aşkına size ne oluyor?
Şu anda insanlık olarak çok büyük bir azaba uğradık.
Olan bu..
Azap yerden çıkmadı, bizzat gökten indi.
Neden bunu görmek istemez de, Küffar gibi yerde sebep ararsınız?
Hak teala, azaba virüsü sebep kıldı.
İşte olup biten bu.
Azâb, “Büyük sıkıntı, Şiddetli elem” demek.
Yüce Hak, azabını hem dünyada hem de ahirette vereceğini ezelden bildirdi.
Pek çok kavim işte o azaplar nedeniyle helak olup yok oldu.
Önce başımıza gelenin ne olduğunu doğru bilelim de, sonra ona uygun hareket edelim.
Bu görünmez virüs;
İnsanları eve tıkıp hapis etti mi? Etti.
İnsanların kalbine ölüm korkusunu düşürdü mü? Düşürdü.
İnsanlara Allahü Teâlâ’yı hatırlattı mı? Hatırlattı.
İnsanların kabahat, kusur ve günahlarını gözünün önüne getirdi mi? Getirdi.
İnsanlara; bu sıkıntıdan kurtulmak için dua ettirdi mi? Ettirdi
Bütün bunları laboratuvarda yaptırabilirler mi? Yaptıramazlar.
O zaman bu virüs, insanoğluna Allahü teala tarafından gönderilmiş bir azaptır.
İşte şu anki hal budur.
Cenâb-ı Hak, İbrâhîm sûresinin yedinci âyetinde meâlen, (Ni’metlerimin kıymetini bilir, şükr ederseniz, ya’nî emr etdiğim gibi kullanırsanız, onları artdırırım. Kıymetlerini bilmez, bunları beğenmezseniz, elinizden alır, şiddetli azâb ederim) buyurmuştur.
Kıymetini bilemedik ve önceden haber verilen azap gelip bizi kavrayıverdi.
Küffar zalimlik, Müslümanlar da hainlik edince; azap kaçınılmaz oldu.
Nahl süresinin otuz üçüncü ayetinde meâlen;
- “Allahü teâlâ, kullarına zulm etmez, haksızlık etmez. Onlar, kendilerini azaba, acılara sürükleyen bozuk düşünceleri, çirkin işleri ile kendilerine zulm ve işkence ediyorlar”buyurulmuştur.
Kısaca bu azabı Cenab-ı Allah vermedi. Biz kendimizi azaba götürdük.
Azap gelmesi için elimizden geleni ardımıza koymadık.
Amerika’nın bombalayıp paramparça ettiği masumları,
İsrail’in keyif için vurup şehit ettiği garipleri,
Çin’in örtüsünü çıkartıp yollarda sürüdüğü Uygur bacıları,
Fransa’nın Ruanda’da kanına girdiği 800.000 Tutsiyi
İngiltere’nin fitne çıkartarak kan ve gözyaşına boğduğu Ortadoğu'yu,
İspanya’nın bebeklerine kadar kılıçtan geçirdiği Müslüman Arapları,
İtalya’daki Vatikan’ın İslam’a açtığı savaş ile canına kastettiği Ehl-i Müslüm’ü ,
İran ve Şia tarafından kurşuna dizilen Ehl-i sünnet’i
Rusya ve Esad’ın başlarına varil bombaları attığı çocukları,
Sahipsiz mi sandınız.
Rus bombasıyla başına yıkılan evinden yaralı çıkartılan çocuğun, “Sizi Allah’a şikayet edeceğim” sözünü Rab’ımızın duymayacağını mı sandınız?
Müslümanların Rabbini unutup dünyanın mal ve zevklerine daldıklarını,
Allah’ın nimetini kendinden bildiklerini,
Müminleri küçümseyip Kafire özendiklerini,
Zinanın, içkinin eğlencenin alıp başını gittiği,
Hırsızın övülüp dürüstün dövüldüğünü, Namussuzun övülüp namusluya sövüldüğünü, Çıplakların örtünenlere saldırdığını, beynamazların namaz kılanlara hakaret ettiğini, Müslüman memleketlerin; sırtını Kabe’ye yüzünü Kafire çevirdiğini;
Allahü teala’nın görmediğini mi zannettiniz?
Zulme uğrayıp itilip kakılan ve hor görülen anaların bacıların gözyaşıyla ettiği duaların Arş-ı Ala’ya varmadığını mı sandınız.
Eğer böyle sandıysanız, elbette bu virüse şaşırırsınız.
Emin olun!.. Salih Müminler gelmesine değil de, bu kadar geç gelmesine şaşırdı.
Azabın gecikmesi, Rab’ımızın sonu gelmez merhametinin bir tecellisidir.
Mirac’daki şu muhteşem olayı hatırlayın!..
Rasûlullah Sallalahü Aleyhi ve Sellem Efendimiz şöyle anlattı;
- Buradan Arş’a vardığımda ayakkabımı çıkarmak istedim.
Arş bana şöyle dedi;
- Ya Habiballah, Mübarek ayaklarını bana bas ki, ayaklarının toprağına yüz süreyim. “Üzerimde; Habib-i Ekrem’in mübarek ayakkabılarının üzerindeki tozu vardır” diyerek iftihar edeyim.
Arş’ın bu sözleri üzerine yine de ayakkabılarımı çıkarmak istedim.
O zaman Hak teala’dan şu hitab-ı izzet geldi;
- Habibim!..
Çıkarma ki; Arşım senin ayağının tozu ile müşerref ve mükerrem olsun.
Şöyle niyaz ettim;
Ya Rabbi, Musa Tur Dağı’na münacaata geldiği zaman ona;
- “Ayakkabılarını çıkar” diye hitap eyleyip ayakkabılarını çıkarması için ferman eyledin.
İzzet sahibi Rab’ımdan tekrar şu hitab-ı izzet geldi;
- Sen benim katımda ondan daha muazzez ve mükerremsin. O benim Kelimimdir, sen benim Habibimsin.
Hele önüne bak ne görüyorsun?
Yüce Hakk’ın fermanı üzerine önüme baktım..
Bir derya gördüm.. O kadar ki bu deryanın nihayeti yok. Ucu bucağı görünmez..
Bana yakın bir yerinde bir ağaç var. O ağacın üzerinde de güvercin kadar bir kuş vardı..
O kuş ağzında mercimek tanesi kadar bir toprak parçası tutuyordu..
Hak teala şöyle buyurdu;
- Bu nedir? bilir misin?
“En iyiyi bilen sensin Ya Rabbi!..” dedim.
Şanı Büyük Rabbım bu sefer de şu hitab-ı izzet de bulundu;
- Sen daima benden ümmetinin günahlarının affını istersin..
İşte o derya benim rahmetimim misalidir.
O ağaç ise, dünyanın misalidir.
Ağaçtaki güvercin misali kuş da, ümmetinin misalidir.
Güvercinin ağzındaki toprak da, ümmetinin günahının misalidir.
Şimdi; Ümmetinin günahları benim rahmetime göre ne kadar küçük, Rahmetim ne kadar büyüktür bunu müşahede ettin.
Kalbini mutmain kıl..
Bugüne kadar helak olmamızı bu yüce merhamet kurtardı.
Azgınlık ve isyan arşa çıkınca 31 Aralık gecesi Azab iniverdi.
Bir şeye dikkatinizi çekeyim:
Bu azâb; Adem Aleyhisselam’dan beridir İnsanoğluna gelmiş en büyük azaptır.
Neden?
Bugüne kadar gelen azapların tamamı kavimlere gelmişti.
İlk kez bütün insanlığı kaplayan bir azap indi.
Buna kavrayın ki neyle karşı karşıya olduğumuzu anlayın.
Allah rızası için hepinizden rica ediyorum;
-Bilgisayar ve Televizyonların başına değil, Seccadenizin başında oturun.
Bu azâb; aşıyla –ilaçla değil, ancak merhamet ile kalkar.
Küffar bile tövbe ederken, bizim malayani ile uğraşmamız gazabı arttır.
Ra'd Suresi 11’nci Ayet-i Kerimesinde Rahman ve Rahim olan Allah mealen şöyle buyurdu;
- İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.
Kısaca bizi bu azaptan kurtaracak Allah’dan başka kimse yoktur.
O yüzden iğne-ilaç ve profesörlere bel bağlamayın.
Allahü Teâlâ’ya sığının.
Peki, ne yapmalıyız?
Çok hürmet edip değer verdiğim bir büyüğüm, 2 sene evvel günahkar ve isyankar bir kişiye yolladığı şu mesajı bugün yaşananlara örnek olarak bana yolladı.
O mesajı şöyle
- Kardeşim, Allahü teala’nın şiddetli azabı yakınlaştı, İsyanın arşullah’a ulaştı. Bir an evvel hakiki bir tevbe istiğfar edersen ve her gün 700 sefer estağfurullah dersen belki Gaffur rahim olan Allahü teala seni affeder. Eğer bu halini devam ettirirsen gelecek olan maddi ve manevi bütün belalara hazır ol.
Bir kimse Kâbe’nin cemalini görmek için yola çıkarsa, onu muhakkak tavaf etmesi lazımdır.
Fakat her kim Allahü teala’nın cemalini görmek için nefsini ayaklarının altına alırsa, Kabe’nin onu tavaf etmesi lazım gelir..
Meselenin çok daha fazlası var ama onları söylemeye dilim varmıyor.
Demem o ki; bu azaptan kurtulmak için çok çok tevbe istiğfar edelim. Zikir ve Salavat-ı Şerife okuyalım. Kazaya kalan ibadetlerimizi yapalım.
Malayaniyi bırakıp Allah’ın ipine sarılalım. Sarılmak da değil sıkı sıkıya yapışalım.
AZABIN ÇARESİ DE YERDEN ÇIKMAZ, GÖKDEN GELİR.
Ya Rabbi!..
Ümmet-i Muhammed’e merhametinle muamele eyle, cümle müminleri azabından azat eyle (Amin)
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ