Bazıları yeni bir darbe peşinde. 15 Temmuz çokuluslu saldırısıellerinde patladığı için bir deneme daha yapmak için ortam hazırlamaya çalışıyor. Bazıları ekonomik krizden medet umuyor. Toplumsal psikolojiyi sarsmak için mutsuzluk, umutsuzluk yayıyor. Kitlesel öfke oluşturmak, onu beslemek, bir toplumsal patlamaya ve sokak terörüne dönüştürmek için yollar arıyor.
Bazıları PKK'nın arkasına gizlenmiş bin bir türlü etnik çatışma hayalleri kuruyor. Türk-Kürt çatışması çıkarmak için ülke genelinde tahriklere girişiyor, sinir uçlarına dokunuyor, besledikleri kitlesel öfkeyi, duygusal hassasiyeti kontrolsüz alana çekmek için her türlü nefret tohumlarını ekiyor. Bu ülkeyi etnik çatışmalara boğarak haritadan silmek, ellerine tutuşturulan yeni harita taslaklarını hayata geçirmek için yine çokuluslu, kirli ve kanlı senaryo ihaleleri alıyor.
Batı'dan, Doğu'dan, içeriden saldırı var
Bazıları Suriye savaşını Türkiye içlerine taşımak için var gücüyle çalışıyor. Hem etnik hem mezhep çatışması çıkararak, Suriye ve İran rejimlerinin Türkiye'ye duyduğu nefreti kullanarak Anadolu'yu kuşatmaya, çevrelemeye dönük küresel plana yatırım yapıyor. Halep'te uyguladıkları insanlık suçlarını, yüz yıllarca unutulmayacak zulmü Türkiye'nin şehirlerine taşımayı, Anadolu'yu yangın yerine çevirmeyi planlıyor.
İçerideki bütün vatan hainleri, Türkiye düşmanları, yıllardır bugünler için hazırlanan örgütler ve istihbarat aparatları, dışarıdan Türkiye'yi sarsmaya çalışan güçlerle, devletlerle ortak bir şekilde harekete geçti. Terör ve yıkımı hem Batı'dan hem Doğu'dan Türkiye içlerine servis ediyorlar.
Terör örgütlerine açıkça silah sevk ediyorlar, sınırlarımıza silah yığıyorlar, askeri üsler kuruyorlar, Türkiye demografisi üzerinde oynamalar yapıyorlar, şehirlerimize silah sokuyorlar, belli çevreleri silahlandırıyorlar.
Kritik eşiği aşmadan Türkiye'yi durdurmak!
Türkiye'nin içinde bulunduğu müttefikler de, Türkiye'ye hep mesafeli duran ülkeler de, Halep'in enkazı üzerinde tepinen komşular da ülkemize karşı bütün terör örgütlerini sahaya sürüyorlar.
İçeridekilerle dışarıdakilerin buluştuğu nokta açık Türkiye düşmanlığı. Hepsi terörden medet umuyor, terör örgütleri üzerinden hesap yapıyor, onlara saldırı emirleri yağdırıyor. Askerimize, polisimize, sivil insanlarımıza saldırtıyor. Ülkemizi içeride boğmak, sınırlarının ötesine taşmasını engellemek, sınırötesi operasyonları boşa çıkarmak, terörün belini kıran ve dağ-taş devam eden mücadeleyi kesintiye uğratmak, Halep duyarlılığı gibi toplumsal coşkumuzu ve hassasiyetlerimizi baltalamak istiyorlar.
Ne kadar kötü düşünce varsa, ne kadar kirli ve kanlı plan varsa hepsi sahaya sürülmüş durumda. Nihai hesaplaşma için yoğun hazırlık yapılıyor. Bütün hazırlıkları, hesapları, planları, saldırıları kritik eşiği aşmadan Türkiye'yi durdurma üzerine kurulu.
Ama siz bu ülkeyi durduramazsınız!
O eşik aşılırsa, Türkiye ayaklarına dolanan o vesayet artıklarındankurtulursa, kendini yeniden kurup çok daha ciddi meydan okumaya girişirse yapacakları hiçbir şey kalmayacak. Ne coğrafyadan ne Batı'dan ne Doğu'dan hiçbir gücün Türkiye'yi dizginleme, kontrol altında tutma imkanı kalmayacak. Bunu bildikleri için alabildiğine saldırıyorlar. Son kurşunlarını sıkıyorlar.
Asla biraraya gelemeyecek devletler ve örgütler bu amaçla ortak cepheler inşa ediyor. Ama o süre çok kısaldı, çok az kaldı. 17 Aralık'tan bu yana dalga dalga saldırılarının hepsi zamanın daralmasındandı. 15 Temmuz'dan sonra ellerinde çok da seçenek kalmadı. Son umut olarak Suriye'den vurma, güneyden kuşatma, içeride etnik ve mezhep kimlikleri üzerinden çatışma çıkarma kartını oynuyorlar.
Başarabilirler mi? Asla.. Hiçbir zaman, hiçbir şekilde…
Yumruklarımızı sıkıp kenetlenmek
Böyle bir ihtimal yok. Son kozları da ellerinde patlayacak. Suriye'den de, İran'dan da vursalar, Beşiktaş'a da, Kayseri'ye de saldırsalar, gerçekçi bir gözle bakan herkes bu son senaryonun da başarısızlıkla sonuçlanacağını görecektir. Üç yıldır yaşadıklarımız milletimiz, devletimizin ülkemizin direncini pekiştirdi, bizi çok daha büyük saldırılara hazırlıklı hale getirdi.
En önemlisi de düşmanın kim olduğunu, tehdidin nereden geldiğini ve gelebileceğini öğretti. Her terör saldırısından sonra bütün ülke, bütün şehirler, insanlarımız ayağa kalktı, kenetlendi, ahitleşti. Bunun nasıl bir güç olduğunu çok yakında anlayacaklar. Milletimizin, geçmişimizin kodlarını harekete geçirdiler.
Yıkmak için vurdukları her yumruk, bizi daha da diriltti, uyandırdı. Açık yumruklarımızı sıkıyoruz, saflarımızı sıklaştırıyoruz, artık küçük anlaşmazlıklarımızın üstünü büyük hesaplarla, gelecek planlarıyla kapatıyoruz.
Biz büyürken onlar içeriden çöküyor..
Yüz yıldır böyle bir direniş azmi, böyle bir bilinç ve hesaplaşma iradesi görmedik. Bu kadar güçlü olduğumuzun farkına varmadık. Devletimiz ve milletimiz hiçbir zaman bu kadar güç kazanmamıştı. Yine yüz yıldır, bugün bizi vurmaya çalışanların bu kadar zayıf olduğunu da, zaaf alanlarının bu kadar çok olduğunu da görmemiştik.
Bugün biz güçlenirken onlar yerinde sayıyor, bazıları ciddi ciddi içeriden çöküyor. Bugün ne kadar güçlü gibi görünseler de, ne kadar bize karşı vekalet savaşı yürütseler de, önümüzdeki aylarda, yıllarda daha çok kendi sorunlarıyla mücadele edeceklerini, kendileriyle yüzleşeceklerini, çaresizliklerini göreceğiz.
Oyunu biliyoruz, endişeli değiliz..
Bu yüzden endişeli değiliz. Oyunu biliyoruz, güçleri biliyoruz,Türkiye'nin kartlarını ve imkanlarını biliyoruz. Dünyanın nasıl bir güç yapılanması içinde olduğunu, güç haritalarının nasıl değiştiğinibiliyoruz, okuyoruz, ona göre pozisyon alıyoruz. Ne kadar karamsarlık yaysalar da, ne kadar kan dökseler de biz bir kere kendimizi keşfettik, kendi gözlerimizle bakmayı öğrendik, büyük bir meydan okuma başlattık.
O kritik eşiğe çok az kaldığını, o eşik aşıldıktan sonra Türkiye'nin bileğini bükmenin mümkün olmayacağını biliyoruz. Sadece devlet değil, sadece siyasi karar alıcıları değil, artık millet olarak biliyoruz. Evlerimizde, sokaklarımızda, şehir ve köylerimizde müthiş bir duyarlılık, direniş azmi, Türkiye'nin yükselişine duyulan inanç ve güven var.
Nihai zafere çok az kaldı
Çok az kaldı. Aylar kaldı. Son İstiklal Mücadelesi'nin son safhaları kaldı. Nihai zafer kaldı. İşte o tarihten sonra bu ülkenin nasıl harekete geçeceğini, işte o zaman meydan okumanın ne olduğunu bütün dünya görecektir. Türkiye'ye yönelik planlar ellerinde patlayacak, kendilerine yönelecektir. Destekledikleri terör örgütleri kendilerini vuracaktır. Bu, duygusal bir reaksiyon değildir.
Sadece inanmak ve umut etmek de değildir. Bu, gerçektir, Türkiye'nin, bölgenin ve dünyanın gidişatının gerçeğidir. Doğru okuma biçimidir. Bu okumayı sağlıklı yapamazsak, ülkemize yönelen her kampanya, her psikolojik operasyon bizi yıpratır, içimize kapatır. Bu da zayıflıktır, acizliktir, yenilgidir.
'Acımasız Direniş'diyoruz buna biz
“Acımasız Direniş" diyoruz buna. Tarih değiştiren güç diyoruz. “Bu topraklarda birçok kez bunu yaptık, yine yapacağız"diyoruz. Coğrafyanın Son Kale'si'ne daha da güç vermek için “kesintisiz mücadele" diyoruz. Terör yandaşlarının, Türkiye düşmanlarının, içerideki istihbarat artıklarının psikolojik operasyonlarına yenilecek bir millet değiliz. Sorumsuzca açıklamalara, endişe pazarlayanlara kulak asacak değiliz. Kendimizi bilmemiz, dünyayı doğru görmemiz bize yetecektir. Dün ülkemizin dört bir yanında işte o gerçeği gördük, milletimizin her şeyin farkında olduğunu, nerede duracağını, neler yapabileceğini gördük.
Bütün hesapların sıfırlandığı toprak
Anadolu bütün hesapların bozulduğu, sıfırlandığı coğrafyanın adıdır. Unutanlar bir kez daha hatırlayacaktır. Bu ülkenin bileğini bükmenin imkansız olduğu bir kez daha tarihe yazılacaktır. Ve bu yeni tarih, Anadolu topraklarıyla sınırlı kalmayacaktır.
Evet, acılarımız büyük ama öfkemiz çok daha büyük. Umutlarımız çok daha güçlü..
Teslim olmak, diz çökmek bir tarafa, yeni bir sıçrama, yükselişdönemine hazırlanıyoruz biz! Biraz daha sabır…
Taha Dağlı
Avucunuzu yalarsınız, bu hesap Anadolu’da bozulur!
19 Aralık 2016, Pazartesi