Taha Kılınç
Allah (CC) için..
Musa aleyhisselam, peygamber olmadan önce Mısır'dan firar etti; onca zorluk ve açlığa tahammül ettikten sonra Medyen'e geldi. Bir grup insanların, koyunlarına su vermek için bir kuyunun kenarında toplanmış olduklarını gördü. Onların arasında, Şuayb aleyhisselamın kızları da vardı. Musa aleyhisselam, Şuayb aleyhisselamın kızlarına yardım ederek onların koyunlarına su verdi. Kızlar evlerine döndüler. Musa aleyhisselam da çok acıkmıştı; açlığını gidermesi için Allahü teâlâya dua etti.
Bu sırada Şuayb aleyhisselamın kızlarından biri, Musa aleyhisselamın yanına gelerek; "Babam, koyunlarımıza su vermenin ücretini vermesi için sizi yanına çağırıyor." dedi. Musa aleyhisselam, o kızın kılavuzluğuyla Şuayb aleyhisselamın evine gitti. İçeriye girince yemeğin hazır olduğunu gördü. Musa aleyhisselam, sofraya oturmadan, öylece ayakta durmuştu.
Şuayb aleyhisselam ona;
"Ey genç! Otur yemek ye." dedi.
Musa aleyhisselam; "Allah'a sığınıyorum" dedi.
Şuayb aleyhisselam; "Neden? Aç değil misin?" diye sordu.
Musa aleyhisselam şöyle cevap verdi:
"Açım! Ama bu yemeğin, koyunlara su vermemin ücreti olmasından korkuyorum. Biz, Allah ve ahiret için yapmış olduğumuz bir iş karşılığında, yeryüzünü altınla doldurup bize verseler de ondan bir zerre almayız."
Şuayb aleyhisselam yemin ederek;
"Yemek ücretten dolayı değildir, misafiri ağırlamak, bizim ve babalarımızın âdetindendir." dedi.
Musa aleyhisselam, O'nun bu sözlerini duyunca, oturup yemeği yedi.
Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî "kuddise sirruh" hazretleri buyurdular ki;
Tasavvufda ilerlemek için çalıştığım ilk günlerde, bir yerde iki kişinin konuşup sohbet ettiğim görsem, gider onlara katılırdım. Onları dinlerdim. Eğer Allahü teâlâdan, Resûlullahtan, Kur'ân-ı kerîmden konuşup, hayır olan işlerden bahsederlerse, memnun olur ferahlık duyardım. Boş şeyler konuşanlardan ise, keder ve üzüntü duyarak uzaklaşırdım.
Hak yolda ilerleyip, günahlardan arınmağa ve olgunlaşmağa çalıştığım günlerde, birgün yolum bir kumarhâneye uğradı. İnsanların toplanıp kumar oynamakta olduklarını gördüm. Bunlardan iki kişi kumara öylesine dalmışlardı ki, hiçbir şeyin farkında değildiler. Böylece bir müddet devam ettiler. Nihâyet birisi kaybettikçe kaybetti. Neyi varsa ortaya koydu, onları da kaybetti. Dünyalık neyi varsa hepsi bitti. Buna rağmen, kumar oynadığı kimseye şöyle diyordu: "Bu kadar kaybıma rağmen, bu oyunda başımı dahî versem oyundan vazgeçmem." Kumarbazın, kumar oynayıp bu kadar zarar ve ziyan görmesine rağmen, o oyuna olan hırsı bana ibret oldu. Hak yolunda yürüyüp daha da olgunlaşabilmek için, bende öyle bir gayret hâsıl oldu ki, o günden i'tibâren Hak yolunda talebim hergün biraz daha arttı.
Şâh-ı Nakşibend Behâeddîn Buhârî "kuddise sirruh" hazretleri buyurdular ki;
Gençliğimde Allahü teâlâya yalvarıp; "Yâ Rabbî! Bana yardımını ihsân et. Bu yolun ağırlığını çekmeye kuvvet ver. Bu yolda ne kadar riyâzet ve mücâhede varsa yapayım" diye duâ ettim. Allahü teâlâ duâmı kabûl buyurup, bana öyle bir kuvvet ve kudret ihsân etti ki, bu yolun ne kadar zahmeti ve meşakkati varsa hepsine katlandım. Ne yapmak lazımsa, Allahü teâlâya hamd olsun yaptım. Şimdi ihtiyâr hâlinde, riyâzetten ve nefsimle mücâdeleden kurtulmuş bulunuyorum... Evliyâ-i Kirâmın rûhlarına teveccüh eder, hepsinin rûhâniyetlerinin eserini görürdüm.
Bizim yolumuz Urvet-ül-Vüskâ'ya çıkar. Ya'nî, Resûlullahın "aleyhisselâm" sünnetine uymak ve Eshâb-ı Kirâmın hâllerine bakmaktır. Bunun için bu yolda az bir amel, büyük fütuhatlara, neticelere sebep olur. Sünnete uymak çok büyük bir iştir. Bu yoldan yüz çeviren, dînini tehlikeye atmış olur."
NAMAZI ÖZÜRSÜZ KILMAMAK
(Kurretül’uyûn) kitabındaki hadîs-i şerifte buyuruldu ki, (Namazı özürsüz kılmayan kimseye, Allahü teâlâ onbeş sıkıntı verir. Bunlardan altısı dünyada, üçü ölüm zamanında, üçü kabirde, üçü kabirden kalkarkendir. Dünyada olan altı azab: 1- Namaz kılmayanın ömründe bereket olmaz. 2- Allahü teâlânın sevdiği kimselerin güzelliği, sevimliliği kendinde kalmaz. 3- Hiçbir iyiliğine sevab verilmez. [Bu hadîs-i şerif gösteriyor ki, farzları vaktinde kılmayanların sünnetleri kabul olmaz. Yani sünnetlerine sevab verilmez.] 4- Duaları kabul olmaz. 5- Onu kimse sevmez. 6- Müslümanların iyi dualarının buna faydası olmaz. Ölürken çekeceği azablar: 1- Zelil, kötü, çirkin can verir. 2- Aç olarak ölür. 3- Çok su içse de, susuzluk acısı ile ölür. Kabirde çekeceği acılar: 1- Kabir onu sıkar. Kemikleri birbirine geçer. 2- Kabri ateşle doldurulur. Gece, gündüz onu yakar. 3- Allahü teâlâ, kabrine çok büyük yılan gönderir. Dünya yılanlarına benzemez. Her gün, her namaz vaktinde onu sokar. Bir ân bırakmaz. Kıyamette çekeceği azablar: 1- Cehenneme sürükleyen azab melekleri yanından ayrılmaz. 2- Allahü teâlâ, onu kızgın olarak karşılar. 3- Hesabı çok çetin olup, Cehenneme atılır). (Tam İlmihal s. 213) |