Taha Kılınç
Nuh (AS)'ın geminin tahtalarına yazdığı isimler
O müthiş tufandan önce Nuh aleyhisselâma bir gemi yapması buyurulunca yüzyirmi dörtbin dört tane tahta hazırladı. Ve Cebrail aleyhisselâmın tenbihi ile her tahtaya bir Peygamberin mübarek adını yazdı.
Ancak ertesi gün tahtalardan isimler silinmişti.
Olaya çok üzüldü.
İsimleri tekrar yazdı.
Ertesi sabah yazılar yine silindi.
Bir daha yazdı ama bir sonraki gün tahtalar bomboştu...
Çok müteessir oldu... Bir tuhaflık vardı bu işte.
Sır, gelen vahiyle çözüldü:
-Tahtaların ilkine benim, sonuncusuna da habibim Muhammed Mustafa'nın "aleyhisselâm" adı
Nuh aleyhisselâm, emredildiği gibi yaparak çalışıp gemisini tamamladı. Fakat dört tahta artmıştı. Bunu Cebrail aleyhisselâmla konuştu:
-Ya Cebrail, fazla gelen dört tahtayı ne yapayım?
Vahiy meleği suali Hak teala'ya sundu.
İnsanlığın ikinci babası Nuh Peygambere "aleyhisselâm" haber geldi.
-Ey büyük peygamber! O dört tahtaya son peygamberimin dört halifesinin isimlerini yaz; gemi o zaman tamam olacaktır. Zira o dört insan, İslam dininin dört sütunu gibidir. İslamiyet onlarla ayakta kalır ve onlar sayesinde dünyanın her tarafına yayılır.
Vahye uyularak denilenin yapılması ile gemi tamamlandı ve ondan sonra yüzebildi.
Nuh aleyhisselâm, Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali'nin (radıyallahü anhüm ecmain) isimlerini, artan tahtalara yazarak bunları gemisine çakmadıkça görünüşteki kusursuzluğa rağmen geminin yüzmesi ve felaketten kurtulması mümkün olmamıştı.
Ya mü'minler...
Mü'minlerin de o dört büyük zatın ismini kalplerine yazmadıkça dıştan ne kadar olgun ve noksansız görünürlerse görünsünler büyük imtihanda kurtulmaları mümkün olabilir mi?
Sadece iki cihan güneşi eşsiz ve emsalsiz Peygamberimizi değil, O'nun dostlarını da sevmek ve O'nun sevmediklerini sevmemek gerekiyor...
Bu şart yerine gelmeden, O'nun sevdiklerinin aşkı kalbe yerleşmeden cezadan kurtulmak ne mümkün?...
İbrahim aleyhisselâm, bir gün rüyasında Cenneti gördü. Uzunluğu yer ile gök arasındaki mesafeden fazlaydı. Meleklere:
-Buralar kime mahsustur? diye sordu.
-Evlatlarından Muhammed Mustafa "aleyhissalâtü vesselâm" ve O'nun ümmeti içindir, diye cevap verdiler.
İbrahim Peygamber "aleyhisselâm", dikkatle bakınca ağaçlarda "La ilahe illallah" budaklarında "
Uyandığında rüyasını milletine nakletti.
-Ümmeti Muhammed kimdir, diye sordular.
İbrahim aleyhisselâm, düşünceye daldı. O anda Cebrail aleyhisselâm peyda oldu ve:
-Ne düşünüyorsun ey Allah'ın dostu, dedi.
-Bir rüya gördüm... Gördüklerimi ümmetime anlattım, Muhammed ümmetini öğrenmek istediler. Benimse bu hususta bilgim yok. Onun için düşünüyorum.
Cebrail aleyhisselâm:
-Ben de fazla bir şey bilmiyorum, diyerek Cenab-ı Hakka arz etti:
Yüce Allah şöyle buyurdu:
-Muhammed "aleyhisselâm", beni