Abdurrahman Dilipak
Kılıçdaroğlu’nu çok ararsınız
Kılıçdaroğlu’na katlanmak zordur. Yokluğu siyasette bir boşluk da oluşturmayacaktır.. Kılıçdaroğlu’nun arkasından ağlayan olmaz. Ama o gittiğinde yerine gelecek isim size kök söktürebilir..
Kılıçdaroğlu yorgun, çelişkili ve tutarsız. Zaten geçici olarak getirilmişti.. Baykal kendinden beklenen performansı gösteremeyince oyun dışına çekildi ve o günkü şartlarda hemen yerine yeni birisi bulunamayacağı için geçici olarak Kılıçdaroğlu getirildi.. CHP’ye Genel Başkanlık için Kılıçdaroğlu geçici protez olarak imal edildi ama konjonktürel şartlara bağlı olarak kalıcı hale geldi..
Aslında CHP artık miadını doldurdu.. CHP kendi içinde 40 parça. Bu fraksiyonların umutları bir değil, tek korkuları var.. Kılıçdaroğlu gidecek olursa, onun yerine kim gelirse gelsin, diğer gruplar karşı çıkacaktır. CHP’nin sosyolojik tabanı de ideolojik tabanı da kemik erimesi yaşıyor. CHP bugün Türkiye’nin en muhafazakar partisi. İnkılapçılığı sadece sloganlarda kaldı.. Laikliği de sözde, ideolojisini dinleştirme iddiasında bir parti CHP! Çoğunluktan yana da değil, “Çoğunlukçu Azınlık Partisi”.
Çelişkileri ile Kılıçdaroğlu cevap vermeye gerek olmayan bir genel başkandı. Mizahi bir dille kolaylıkla iddialarını çürütebilirsiniz.. Ama yeni biri gelecek olursa CHP’nin başına, onunla başetmek bu kadar kolay olmayabilir..
Ama sonunda o da “Kılıçdaroğlulaşacak”tır..
Kılıçdaroğlu’na alışmıştık. Sahi Kılıçdaroğlu Genel Başkanlıktan ayrılırsa ne yapacak?
CHP’de genel başkanlığa aday olacak adam yokluğu değil, çokluğu sorun. Bunlar arasında da bir görüş birliği yok.. Hepsinin buluştuğu tek nokta AK Parti karşıtlığı.. Yoksa kendi aralarında ne ideolojik, ne politik bir birlik yok..
Kılıçdaroğlu’nun gücü sosyolojik tabanı olmaması, güçsüzlüğü, zayıflığı.. Kim gelirse gelsin, daha ağırlıklı olacak. Onu söküp atmak kolay olmayacak. Onun için herkes kendi adayları olmayacaksa zayıf birinin başka olmasını istiyor ki, kendileri hazır olduklarında onu gönderip kendi adaylarını oraya oturtabilsinler.. Çok sayıda aday olunca da zayıflık bu anlamda büyük bir güce dönüşüyor..
Kılıçdaroğlu aslında partinin varlık ve bütünlüğünün tek garantisi haline geldi. Aynı zamanda CHP’nin kontrollü bir şekilde tasfiye edilmesinin kayyumu rolünü oynuyor.
Kılıçdaroğlu giderse CHP’deki iç hesaplaşma partiyi bölünmenin eşiğine getirir.. Kılıçdaroğlu ideolojik ve politik bir kişiliğe sahip değil. Oportünist ve pragmatist bir fenomen. Herkese mavi boncuk dağıtarak ayakta kalıyor.. Ama onun yerine kim gelirse gelsin, bu şansı olmayacak. O zaman da parti bölünecek.
CHP seçmeni yorgun bir seçmen. Yaşlı ve umutsuz bir tabana sahip. Eskiden Kemalizm ve Laiklik ile gidiyorlardı. Sol diyorlardı. CHP artık sol ve inkılapçı bir parti değil. Muhafazakar bir parti. Artık onun da toplumda bir karşılığı yok. 19. yy sonlarında, Marksizm, Faşizmin gölgesinde oluşan kavram ve kurumlarla 21. yy açıklamaya çalışan bir parti. Tarihi, onun için sırtını dayayacağı bir güç ve destek kaynağı değil. Geçmişi ile yüzleşmekten korkan bir partiden söz ediyoruz. Gelecek tasavvuru yok. Bugünü doğru okuyamıyor. Sadece “HAYIR diyor. Her şeye HAYIR! Yöneticilerinin öfkesi aklından büyük. “Halkçı” geçiniyorlar ama, halka, halkın inanç, kültür ve geleneğine yabancı, onlara tepeden bakan, kaba bir topluluk..
Her seçimden olduğu gibi, bu referandumda da CHP biraz daha yıpranarak çıkacak. “Yenilen güreşe doymaz” derler ya, Kılıçdaroğlu bu referandumdan da yine yıpranarak çıkacak..
Referanduma bir haftadan daha az bir zaman kaldı.. Bundan sonra insanlar, daha iyiyi değil, mevcut şartlarda, önündeki iki tercihten birine oy verecek. 3. bir tercih yok.. Hatta işin mücessem hali, sokaktaki insan parti olarak AK Parti ya da CHP’ye oy verecek. Kişi boyutunda Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’na oy verecek.. Umudu ile tercihte bulunanlar bu ikisinden birini seçecek, korkusu ile oy kullanacak olanlar, bunlardan hangisine daha fazla karşı oldukları anlamında bir tercihte bulunacaklar.. Her iki tercih dinamiğinde de ben kaybedenin CHP ve Kılıçdaroğlu olacağını düşünüyorum..
AK Parti tabanı genç, dinamik ve çalışkan. Kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. CHP’liler kendi fikirlerini anlatmak yerine, AK Parti ve Erdoğan eleştirisi üzerinden kendilerini anlatmaya çalışıyorlar ki, bu konuda da asabi bir dil kullanıyorlar. Çok fazla tekrara düşüyorlar, karşılarındaki kitleyi dinlemiyorlar ve onlarla söz teması, göz teması kuramıyorlar. Basit sorular ve eleştiriler karşısında bile aşırı, öfkeli tepkiler veriyorlar.
Bazı AKP’lileri vitrine çıkartırsanız oy kaybedersiniz ama, inanın Kılıçdaroğlu’na daha çok mikrofon uzatınız, AK Parti daha çok oy kazanır..
CHP’nin kullandığı dilde duygu yok. Karşısındaki insanın bundan ne anladıklarını düşünmüyorlar. Bu dil çok ayrıştırıcı, rencide edici. Dini konularda ise çok büyük “gaf”lar yapıyorlar.. Sıradan bir Anadolu insanının bile farkında olduğu bazı dini kavramlar, uygulamalar, ayrıntılar konusunda tepedeki insanların cahilliği kendilerini halk nazarında gülünç duruma düşürüyor..
Kılıçdaroğlu kendini çok kasıyor. Tedirgin, her zaman stresli, yine hata yaparım korkusu var sanki. Çevresindekilere de güvenmiyor. Ne yaparsa yapsın hepsi kurgusal, duygusal bir dokunuş yapamıyor.
Nasıl olur da bir parti arkası arkasına bu kadar yanlış yapabilir ve yanlışını bu kadar ısrarlı savunabilir.. CHP bu! Yapıyor, yanlışından ders almıyor, inadına yine yapıyor. CHP, tipik bir “aydın yabancılaşması”, “Aydın yozlaşması” örneğidir.
İyi, durmak yok yola devam.. Şunun şurasında bir haftadan az zaman kaldı. Bu millet en azından, bu kez de sadece AK Partinin kazandığına değil, aynı zamanda CHP’nin ve onun şürekâsının kaybettiğinin bayramını kutlayacak.
Geri saymaya devam ediyoruz: 6.5.4.3.2.1 ve.
“Bekleyin inananlar, bahar gelecek bahar!” Selam ve dua ile..