ANALİZ HABER
Çin ve Japonya'nın tarihi adalar çıkmazı
PEKİN
Çin ve Japonya arasında tarihsel bir siyasi çatışmaya dönen Çin'de "Diaoyütay" Japonya'da "Senkaku" olarak adlandırılan adacıklar, 1895'e kadar o dönemin Çin yönetimine bağlı Tayvan'ın bünyesinde bulunuyordu.
Japonya'nın işgalci politika izlediği 19. yüzyılın sonlarında Birinci Çin-Japonya Savaşı sonrası iki ülke arasında 8 Mayıs 1985'te imzalanan Şimonoseki Antlaşması ile Tayvan ve bölgesindeki adalar Japonya'nın kontrolüne geçti.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından bir dönem ABD kontrolünde kalan adalar, 1972'de Japonya'ya iade edildi. Çin tarafı ise meseleyi küçük adacıklar olmasının ötesinde milli gurur haline getirirken, Japon tarafına işgalci dönemini hatırlatarak adaların kendi egemenliğinde olduğunu belirtiyor.
İki ülke arasında tartışmalı adalar sorunu ilişkilerde takıntılı bir krize dönüşmüş durumda. Ancak diğer yandan da Asya'nın iki dev dinamosu karşılıklı ekonomik hassasiyetler ekseninde kontrollü gerginlik uyguluyor.
Özellikle son yıllarda adalar meselesinde sesi daha gür çıkan taraf olan Çin, sıcak temasa girmeden bu sorunu masa başında çözmek istiyor.
Son dönemde bu konuda Çin'e göre sessiz kalmış gözükse de Japonya'nın da inatçı ve sert tavır takındığı aşikar. Uzakdoğu Asya'nın iki büyük gücü olan Çin ve Japonya'nın adalar meselesinde önümüzdeki dönemde nasıl tavırlar alacakları merak konusu.
Şimonoseki'den bugüne Çin-Tayvan ilişkisi
Çin'de 1949'da Mao Zıdong'un iktidara gelmesi üzerine bazı hükümet üyeleri, Tayvan'a kaçarak, adada bağımsızlık ilan etmiş ve milliyetçi Çin olarak da adlandırdıkları Tayvan'ı kurmuşlardı.
Ancak Çin,Tayvan'ın bağımsızlığını kabul etmemiş ve adanın kendi topraklarına dahil olduğunu öne sürmüştü. Çin anakarasının açığındaki bu ada ABD'nin desteğiyle 1971'e kadar Birleşmiş Milletler'in (BM) 5 daimi üyesinden biri olurken, Çin'in dünya siyasetinde nüfuzunun artmasıyla Tayvan BM'den çıkartıldı ve yerine Çin üye oldu.
Bu dönemden sonra iki taraf arasında yavaş da olsa ekonomik ilişkilerde ilerleme kaydedildi. Tayvan'ın bağımsızlık isteğine karşı siyasi tıkanıklığı yumuşatmak amacıyla 1992'de "tek Çin" temeline dayanan ve Tayvan ilişkilerinde barışçıl gelişmeyi amaçlayan "1992 Anlaşmasına" imza atıldı.
Çin, tartışmalı Güney Çin Denizi'nde yaşadığı egemenlik sorunlarının yanı sıra bölgede özellikle güvenliği sağlama ve kontrol etme amacı kapsamında Tayvan'dan vazgeçemezken, Tayvan sorununda keskin bir eylemde bulunmak yerine uluslararası toplumun dikkatini çekmeden ilk adımı atan taraf olmayı seçti.
Bu bağlamda Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Tayvan'ın 18. dönem lideri Ma ying-jeou ile kasım ayında Singapur'da 1949'daki ilişkilerin kesilmesinden sonra bu düzeyde ilk teması gerçekleştirmişti.
Diğer yandan, Tayvan'da ocak ayında yapılan genel seçimlerde bağımsızlık yanlısı Demokratik İlerleyiş Partisi (DPP), son 8 yıldır iktidarda bulunan milliyetçi Kuomintang (KMT) partisine karşı zafer elde etmiş ve Çin-Tayvan ilişkilerinin Çin aleyhine farklı dönemece gireceği yorumları yapılmıştı.
Pekin yönetimi, seçim sonuçlarına ilişkin, Tayvan'ın bağımsızlığına kesinlikle karşı olduğunu ve durumun seçim sonucuna göre değişmeyeceğini açıklamış, Tayvan'ın DPP'den ilk kadın lideri Tsai Ing-wen da Çin ilişkilerinde provokatif olmayacaklarını vurgulayarak anakaranın seçim sonuçlarına saygı duymasını istemişti.
Pekin yönetimi, büyük bir aile olduklarını ve egemenliklerini koruyacaklarını ifade edse de Tayvan tarafı, tarafların değerlerine saygı duyulmasının altını çiziyor.